NAZAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
NAZAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Mayıs 2013

Anne Günü

Sabahtan kalktım.
Yağmurla yıkanmış mis gibi kokan yeşillikler arasındaki sokağıma çıktım.
Anneler günü çiçeğimi aldım.
Güzel bir kahvaltı hazırladım.
 mutluyum:)
Nazanım sevimli bir mumluk almış. İşyerime getirdim. Hergün naranciye kokulu bir mum bitiriyor kendisi. Tabi işyeri olunca biraz garip geliyor millete. Sorana söylüyorum:
"yavrumun ışığı"

Nimet
Gayet Anne

19 Kasım 2012

işte öyle

Vizelerim bitti
Edötürlüğünü  yapmam gereken kitaba başladım.
"Kuyucaklı yusuf" Sebahattin Ali'nin. Aslında güzel kitap ama sıkıldım, uykum geldi.
Kalktım buraya geldim.
Bu yani, 
 hepsi bu...

nimet

09 Aralık 2010

PİLATES

Dün ilk defa pilates dersine gittim.
Nimet nimet olalı böyle eziyet görmemişti:))
Ben zannediyorum ki yavaş yavaş hareketler yapıyorsun, sonra topla bişeyler yapıyorsun sonra öylece kalıyorsun bekliyorsun filan....filan... :)Bi ara bırakayım çıkayım dedim ama utandım çıkamadım da:)
sabırla yapmaya çalıştım. Ama bu kadar eziyete karşılık çok beklentim var kendisinden haberi olsun. :))

Ondan Sonra...

Bu günlerde hayatım karışık. Eskiden günümü planlayabiliyordum. Şimdilerde sabahtan akşama ne değişeceğini kestiremiyorum.
Hayır memnun değilim.

Nazanım ufak bir ameliyat geçirdi. Allah kimseyi evladıyla terbiye etmesin. Çok zor.
Ameliyat önlüğünü giydirip elimizden alıverdiler.
Yavrum korkudan titreyerek girdi ameliyata.
Ameliyathane kapısının önünde öylece kalakaldık...

Sonra hadi bakalım nimet diyerek kendime 8 basamaklı bir merdiven hedefledim. 2,5 saat merdiveni indim, çıktım. Sürekli.... sürekli.....sürekli......
Evet biraz garip bi durum oldu. :))
Zaten diğer ameliyathane önü müşterilerinin bakışlarından da belliydi. :))
Edizin de kendisi için ameliyat planları vardı ama bu yıl olmasın dedik. Yani vesselam şimdiden 2011 için bir hastane planı yapmış bulunuyoruz.

Neyse geçti bitti derken kardeşim hastaneye yattı.Neyse o da geçti bitti dedik dün ama artık yetsin diyorum.
Kim duyacak hangi melek duyacak sesimi bilmiyorum ama vallahi yetsin artık.

Bu yıldan sıkıldım ben.
2010 yılı anneannemin ölümüyle başladı biliyorsunuz.
Hadi bakalım hayırlısı diyerek işe başladım ama olmadı. Sadece üniversite sınavını kazandım. Onda da çok hastaydım doğrudürüst sevinemedim bile.

Neyse diyorum yine:) ....

Bu arada yılbaşı proğramımı yaptım. 2011 yılına girerken kesinlikle sarhoş olacağım:)))

Nimet

29 Eylül 2010

DİN

Nazan bu sene ilkokul 4. sınıf öğrencisi. Artık ayrı öğretmenlerin ders verdiği fen bilgisi, din bilgisi gibi dersleri var.
Geçen akşam okuldan aldığımızda heyecanla ve büyük bir haber verme edasıyla "anne bugün bize din dersi öğretmeni geldi" dedi.

E güzel...

Ben bu güne kadar nazana din konusunda herhangi bir bilgi vermedim. Kendi düşüncesi oluşana kadar ailesinde ne görüyorsa doğru olan o olacak zaten çünkü çocuklar için bu konuların aile görgüsüyle şekilleneceğine inanıyorum.

Neyse...
Heyecanla "anne bugün biz din dersi gördük" deyince "aaaa çok güzel nazan ne anlattı hocanız" diye öylesine sordum. :))

Bakınız muhabbet şöyle gelişti; :)

-Anne kaş aldırmamız günahmış

İç Sesim: Destur!!!
Dış Sesim: Nazan o zaman ben kesin cehennemliğim baksana sürekli kaşımı aldırıyorum. :)) Öyle bişey yok tabiki muhtemelen siz küçüksünüz özenmeyesiniz diye öyle söylemiştir.

-Evlilik dışı ilişki günahmış

İç Sesim: Oha.. 10 yaşındaki çocuğa söylenir mi bu ya !!!!!!!!
Dış Sesim: Nazan bunu da muhtemelen siz küçük yaşlarda flört filan etmeyesiniz derslerinizden geri kalmayasınız diye söylemiştir.

-Yabancı konuşanların dini biraz zayıfmış. Biliyormusun onlar Allahın oğlu olduğuna inanıyorlarmış.

İç Sesim: Yiter yaaa.... olmaz ki bu kadar da yaaaa.....
Dış Sesim: Ben katılmıyorum buna nazan öğretmeniniz yanlış söylemiş. Herkesin inancı kendisine doğrudur. Onlar kendilerince dindar bizler kendimizce dindarız.

- Kafam çok karıştı anne ama ben daha küçüğüm nasıl olsa büyüyeceğim o zaman düşünürüm bunları....

dedi ve konuyu kapattı.

Bizim için yeni bir kapı açıldı. Öğretmenler toplantısında bu konuyu dile getirdik. Yeni atanmış bilmem kimin bilmem nesi torpilli bir bayan öğretmenmiş. :) Merak ettim açıkcası bir gün özellikle gidip göreceğim kendisini. :))

nimet

18 Nisan 2008

Ben..

Buraya yazmaya başladığım günden bu yana ilk defa aşağıdaki gibi kelimeler sarf edeceğim tutmayın beni:))
Bkz.blog arşivim:)

Öncelikle kafam çok karışık.
Bir kaç haftadır otomatiğe bağlı yaşıyorum.
Gezmeye mi gidilecek gideyim, işe mi gelinecek geleyim, şu iş mi halledilecek halledeyim.
Herşeye kafa sallar oldum.

Bu hafta hem iş, hem özel hayat arası dangalak bir insan canımı çok sıktı. Önümüzdeki hafta çözüm olayına gebe.

mız mız kısmını aştım, taş olsam ağaç olsam modundayım.
Şiddetle yalnız olmaya, gülmemeye, konuşmamaya, düşünmemeye ihtiyacım var.

Mesela dağın başında bir kulube evinde yalnız olsam...
içinde şöminesi de olsa...
hafiften de hava serin olsa, şömineyi yaksam...
Denizliden gelecek olan ama gelmeyen meyve şaraplarımdan bi tanesini açsam... :)
Öylee ateşi seyretsem sakin sakin...

Ne güzel değil mi:)
vallahi almam içeri çalmayın kapımı:)))

Tümmm bunların yanında dün sabah Nazanım beni çok eğlendirdi:))
Sabah onu etude bırakırken ki sohbetimizin detayı aşağıdadır;

-Anne ben evlenince soy ismimi değiştirmeyeceğim.

-Tamam Nazan değiştirme isabet.

-Evlenirsem de kocam beni üzerse bavulumu toplayıp geleceğim.!!

-Tabi ki

-Ama yada neyse anne en iyisi ben bavulumu hiç açmayım toplaması zor olur!

:)))))))))))))))))))))))))))))))

Nimet ki ne Nimet

06 Aralık 2007

BENİM ADIM İNEK:)

Nazan okumayı yazmayı öğrendi.

Hiç bir yere bakmadan hayal gücüyle veya o anki düşüncesiyle yazdığı ilk kelimeler şunlardı:

"benim adım inek
ben bir önüren ineğim
benim adım inek"

içinizde psikolog olan var mı?
nedir şimdi bu?

Geleceğin ineği mi olacak?
Yoksa işin dalgasındaki öğrencilerden mi olacak?
İneğin önürmesi ne demek? :)

Gezdire gezdire çocuğun ayarını bozdum. Benim yorumum bu.

Neyse...
Sıra büyük ineğin anılarında:)

Başkanım emekli oldu. Eski Başkanım statüsüne yerleşti.
Bugün yeni Başkanım geldi. İstediğim ve beklediğim biriydi.
Bu arada eski Başkanımın gidip yeni Başkanımın gelmesi arasındaki boşluğumda en birinci Başkanımı ziyarete gittim.

Biraz karışık değil mi?

En birinci Başkanımı gördüğümde hep içim sızlıyor. Her seferinde keşke yeniden birebir çalışma imkanım olsaydı diyorum.

Aralık ayına girmiş olmamızdan pek memnun değilim.
2007 yılının bitmesini istemiyorum.
2006 yılının mendeburluğundan sonra 2007 ilaç gibi gelmişti.
Özellikle Ağustos ayı ile başlayan mutluluğumun 2008 yılında da devam etmesini umut ediyorum.
Şimdi durduk yere neden umut ediyorum? Çünkü manyakça bir tek/çift sayı takıntım var.

Yılbaşı telaşı başladı ufak ufak bizde. 31 Aralık günü dostum crescent ile birlikteyiz yine:)

28 Aralıkta ANKAN annelerimle birlikte yeni yıl kutlaması yapacağım.

Birde bugün ayarlamalarını yapmaya başladığımız bir diğer yılbaşı partimiz varki o en heyecanlısı olacak. ANKAN annelerimizle birlikte kimsesiz özürlü çocuklarımıza parti vereceğiz. Bu anlamda organizasyon aşamasında olmaktan çok mutluyum. Bakalım ne çıkacak ortaya.

Tamam kestim. 

Nimet

17 Kasım 2007

Özledim...



Dokunsan yıkılacak olan o evi...

Bahçesinde ısrarla piknik yapmayı...
Meyve kasası masayı...

Toprağını...

Yıldızını...

YALNIZLIĞINI...

Özledim...

NİMET...


12 Eylül 2007

ŞİMDİ OKULLU OLDUK....

Nazanım birinci sınıfa başladı. :)
Bunu pek bi gururlu yazdım ama çok da gurur duyulacak bir veli olamadim:)

Su altında sürü halinde dolaşan balıklar gibi bütün veliler alış veriş telaşındayken bizde sürüye katıldık ve aynı telaşı yaşadık.

Herşeyimiz tamam mı? saçlar.. ayakkabılar... forma.... evet evet tamamız diyerek okulun ilk günü anne-kız giyindik süslendik hevesle gittik okula.

Ama ders bitmişti. !! :)) Kimse yoktu okulda. Öylece "hadi ya" şaşkınlığında kapıda kaldık. :)

Okulun ıssız bahçesinde bir veliyi yakaladım:)) bir hafta dersler sabah olacakmış. Kapıya yazı asmışlar ya işte....
Asmışlar tamam nolmuş yani. Bakmadıksa benim suçum ne?

On adımda iyi veli olma dersi bir: Okulun ana giriş kapısındaki her asılan yazı en az bir kez okunacak!!

Biz yine de nazanla sınıfına girdik. Hiç bozmadık moralimizi. Nazan "neyse anne yarın geliriz dedi. :)))) Akşam tebrik için arayan aile fertlerine "evet gittim ama dersi kaçırdım, yarın yakalayacağız" dedi. :)))))))))

Herneyse yakaladığım bilmiş veli teyzeden o gün ne yaptıklarını sordum. Aynı sınıf değillerdi ama bana yeterli bilgiyi verdi gibi geldi. Yarın Anıtkabir ziyareti varmış, kıyafetler serbestmiş ve beslenme gelecekmiş. Hmmm... tamam. İyi dinledim. Dersimi öğrendim.

Ertesi gün nazanla hazırlandık yine. Kızıma en serbest kıyafetlerinden birini giydirdim. Beslenmesini hazırladım. Okuluna gittik. Vaktinde gittik fakat sınıfına girdiğimizde gördük ki bütün çocuklar formalarıyla oturuyor. :) Sadece benim kızım allı güllü en serbest kıyafetiyle kaldı aralarında:))) Üstelik beslenme de getirmemişlerdi çocuklar.

On adımda iyi veli olma dersi iki: Her sınıf aynı muameleyi görmüyor. Öğretmenler farklı unutma. Formatı öğretmen kendisi belirliyor.

Bugün eksiksiz gitmek ümidiyle yola çıktık:) Görünürde hiçbir eksiğimiz yoktu:))) 3. gün tutturdum. :)

Yalnız bu alışma aşaması nazanı pek mutlu etmedi. Beklediğini bulamadı.
Vay be nazan artık okula başladın diye bi heyecanla yanaştım dün kendisine, gayet sakin "o kadar da büyütülecek bişey yok anne anaokulunun aynısı" dedi.

Bazı veliler hakkaten çocuğunun başında bekliyor. Tenefüste nasıl olacak acaba diye bakacaklarmış. !
Ben de mi beklesem acaba diye düşündüm ama o kadar da değil artık dedim sonra. Çok korumacı olmamak lazım. Hep ben olamam yanında. Olsamda bişey farketmiyor ya neyse:))))))))) Çocuğu 3. gün ancak şekle sokabildik:))))))))

Bu arada mail grubuma madara oldum yine:)) tabi bazı arkadaşlarım "ilahi çok güldürdün bizi" diyerek kibar kibar tebrik etselerde:)))

Bazı annelerde beni güldürdü:))) Özellikle Esinimin maili:) ;
"nimetcim,acele etme, önünde 11 sene kadar var,universite hariç tabi,nasılsa bigün tutturursun,yorma arkadasım:)))" demiş kendisi:)) Bugün de "nazanı almayı unutma" diye mail atmış:)))
Tecrübeli anneler özellikle sardunyam da faydalı bilgiler göndermiş bana. Tabi Esinin dediği gibi daha 11 sene var önümde acelem yok:))

Tamam tamam bu haftayı vukuatsız tamamlayacağım söz veriyorum:)) Bazen edize hak veriyorum. Zira kendisi sıkça "Allahım niye benim normal bir karım yok" diyor. :))))))



NİMET





12 Temmuz 2007

DÖNDÜM ASLINDA:))

Tatil miskinliği hala üzerimden kalkmış değil maalesef.

Şu yukarıda görmüş olduğunuz sezlongların hepsi bizimdi. Gerçekten hepsi bizimdi. Yaşasın kamp kültürü.
Esasen bugün benim için önemli bir gün.
7 yıl önce bugün sıcaklar dolayısıyla devlet dairelerine iki gün tatil yapılmıştı.
Nerdeyse 50 derece sıcaklık vardı.
Ve o gün ben Nazanımı dünyaya getirmiştim:)

Hastanede incin top oynuyordu çünkü personel sıcaklar bastı tatilindeydi.

Doğum katı tadilatta olduğu için tek kişilik oda onkoloji katında vardı ve Onkoloji katındaki odamın yanında, 20 yaşında hayatının son ve en ızdıraplı gününü yaşayan bir kız vardı:(

Son zamanlarda zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Özellikle 20 yaşımdan sonra yokuş aşağı koşuyormuşum gibi herşey çok çabuk gelişiyor, yaşanıyor, tükeniyor..
Ama Nazan doğdu üstünden  7 yıl geçti hala "vay be ben anneyim" diyebiliyorum.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

bugün kızımın doğum günü..
ben tatilden döndüm..
iki kilo aldım..

nimet

24 Nisan 2007

Anneyim ben Anne...:)



İlkler bir başka oluyor. Çocukların her biri ne de tatlı olmuşlardı.

Nazan, yunanca bir şarkı eşliğinde dans gösterisi sundu:)

Daha önce kreşte gösterilerimiz olmuştu ama okullu olması diğer öğrencilerin arasına karışması onu uzaktan seyretmek beni çok duygulandırdı. Gözlerim doldu.

"Vay be" dedim sonra. :) Anneyim ben anne.

Fakat Ediz de yanımda "Babayım ben Babaaa.." edasıyla duruyordu:)

Gururla baktık kendisine. Eserimizi seyrettik:)

Nimet

22 Kasım 2006

Ankara'dan abim geldi...

Evde bir bayram havası
Annem/Babam onu çokkkk sevirmişşş..... (dım dım dım)

öyle inceden inceden bunu söyledim kaç gündür.

Uzaklardan ablam geldi. Yüzümüzde güller açtı. Özlediklerimizin birazı çıktı gitti, bırakacaklarımız acı verdi. Ayrılık çok zor. Gurbet hepsinden zor. Bugün yolcu ettik yeniden. Bir sonraki görüşmeye yelken açtık hep birlikte.

Dağınık yaşayan aile fertleri toplaştı baba evinde.
Annemle Babam da kendi evlerinde değildi bu arada onlarda evlerine geldiler ve harbi harbi toplaştık yani. 
-
En tatlısı da yiğenimdi tabiki.  Nazan ilk defa bir rakip ile karşılaştı korkunç kıskandı. Onu hiç böyle görmemiştim.
Can oğlumuz 3 yaşını henüz doldurmadı. Çocukların çat pat konuştukları tatlı zamanları yani. Ama bir şarkı söylüyor ki çok komik. Hala içimden onu söylüyorum. Şarkının aslını çok merak ettim. 
 Bakıcısının oğlu sıkı arabeskçilerdenmiş, e papağan çocuklarda ne duyarlarsa onu tekrarlamak ihtiyacı duyarlar ya:)
Şarkının veya türkünün bilemiyorum sözleri şöyle; yalnız tabi bunu söylerken arabesk formatında söyleyeceksiniz.

Sokak kadınıııııı.....
Allahsız sürtükkkkk.....
Biz neler gördük.... ULANNNN (burda eller isyankar açılıp bağırılıyor)
:)

Umarım tez elden bu bakıcıdan kurtulurda kreşe başlar ufaklık.

Yıllık iznimden iki gün koparmıştım. Bugün başladım. Yeniden mesai yollarındayım.

nimet

14 Ekim 2006

neden koyun?

Nazana koyun sayarak uyumayı öğretmeye çalıştım veya çabaladım yada belki uyur diye ümit ettim diyelim. Bu öğrenilir mi, kim icat etti ve hatta bir faydası varmı bilmiyorum zira koyun kardeşlerin bana hiç bir faydası olmamıştır:)) ama ümit ümittir kıranlara selam olsun diyerek çıktım yola.

- Bak şimdi bir çit var, arkasında da bir sürü koyun.
- Çit ne anne?
-Tamam çit değil duvar var. Şimdi o koyunlar duvarın üzerinden tek tek atlayacaklar. Sende koyunları sayacaksın tamam mı?
-Neden
-İşte
-e peki o zaman
-Bir koyunnnn/iki koyunnnnn/üç ko........
-nazan içinden sayacaksın bağırmadan, sessizce
-ha tamam
-sen sayıyormusun anne
-evet
-kaçıncıdasın
-bilmiyorum, karıştırdım yeniden başlayacağım
-ben onbirincideyim

ya sabır sessizliği!!!

-anne 44 e kadar saydım yeter mi
-yeter nazan!!!!!
-şimdi uyu lütfen!
-her gün mü sayacağız anne koyunları
-neden 44 e kadar saydın nazan
-çünkü 44 e kadar saymayı biliyorum anne!

:)))))))))))

-bir iki üç tıp konuşanın ağzına yılan girsin

............................................

09 Ekim 2006

ÖRTMENİM:))

"anne ........... gidebilirmiyim? "
Nazanın ilk izin alışında bir garip olmuştum ben. Annemle olan ilişkim bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmişti. Vay canına ben anneyim diye düşünmüştüm:))) ve hatta benden izin alıyor!!! diye de garipsemiştim kendimi. Alıştık tabi, alışıyor insan bilirsiniz:))

Ama bu hafta sonu ilk Öğrenci Velisi oluşum idi. İlkler hep güzel. Koskoca veliyim ben çekilin şöyle kenara, alçak dağları ben yarattım, yüksek dağları öğretmen yaratmış olmalı konumunda oturdum öğretmenin karşısına:))

Çoğunluk annelerden oluşuyordu. Hal böyle olunca mevzu benim çocuğum zeytin yemez, yok bizimkisi kesinlikle peynir yemez, onun yerine çikolatalı ekmek verseniz. Süt vermeyin meyve suyu verin. Benim çocuğumu birisi dövmüş. Bak eve şu vaziyette geldi, hırkası kayboldu, Kaan dövmüş, hırkasında da kaan yazıyordu, ama sınıfta kaan diye biri yokki!!!! ..... bıdı bıdı bıdı.

Peynir zeytin yemezse yemesinler, ölmedi ya peynir yemeyince, nazanı üç yaşından beri kreşte dövüyorlar zaten. E çocuk dövülecekte dövecekte elbet. Kaan da herkimse senin çocuğunu dövmüş hırkasını da almış bu kadar basit anlamadın mı:)) Mevzular basite indirgendi. Hoşuma gitmedi. Bir ara sıyrıldım şöyle bi uyum meselelerini, özgüvenlerinin durum vaziyetini sordum. Peynir, zeytin yemezcilerin hoşuna gitmedi. İki tane de baba vardı, beni desteklediler. Biz üçlü grup ve peynir zeytincilerde kendi aralarında gruplaştılar hemen:)) Birde Abidin diye bir çocuğun ismiyle dalga geçiyormuş çocuklar:))) çok fenalar ya:))
yer yer komikti yan yan gülümsediğim çok oldu.

Edizle, Nazan beni camdan seyrederlermiş dışarda meğer:) Toplantı bittikten sonra Nazan
- anne çok mu sıkıldın? diye sordu. Tabi çocuğa bir sürü beyaz yalan söyledim. Öğretmen senin için şunu söyledi, sen şöyle şöyleymişsin meğerse. Bak şunu da yapmışsın. Aferim sana vesaire vesaire....

nimet

27 Eylül 2006

RAMAZAN

Eskiden ramazan deyince, iftarda içtiğim tarhana çorbası, yanında salata, dedem ve ben dahil, evden ayrılmayan diğer aile bireylerinin bulunduğu sofralar gelirdi aklıma.

Şimdi ramazan deyince aklımda daha çok davul var. Eyvah yine davullar başlıyor paniği içindeyim. Zira geceleri insanların normal konuşmalarının evimizin içine naklen ulaştığı Ankara'nın dar sokaklı eski semtlerinden birinde oturuyorum.

Mahalle eski olunca oturanların yüzde sekseni yaşça 60 ın üzerinde insanlar. Yaş böyle olunca bu işin tansiyonu var, başka rahatsızlıkları var o sebeple sanırım oruç tutan pek yok ki evlerde kalktık işte, alın ışığı da açtık sinyali veren de yok.
Bu duruma hırslanan davulcu amcalar bunlar uyanmadı deyip yeniden... yeniden... yeniden geçiyorlar.
 Dar sokakta yankılanan korku filmini andırır ritimsiz davul sesiyle birlikte arabaların alarmları çalmaya başlıyor. İşte benim kabusum bu noktada   başlıyor.
6 senedir Nazan uyandı uyanacak, tamam be adam bi kere geçtin daha ne geçip duruyorsun diye davul kabusu bitene kadar bekliyorum.
Uyandımıydı işim bitti. Sabaha kadar oturacağız demektir.

Yıllar önce 23 Nisan Ramazan ayına denk gelmişti. O yıllarda yabancı ülkelerden gelen çocukları evine alabilmen için ev halkının neredeyse dört dil bilmesi gerekiyordu.
Bizim apartmanda da bir tane Rus, bir tane de  Norveçli arkadaş vardı.
Pek sevgili Norveçli misafirimize ramazan ayını anlatana kadar çatlamıştık apartmanca.
Neden?
Şimdi olaya onun gözüyle bakınca çok komik bir durum çıkıyor hakkaten. Geçenin bir yarısı gümbür gümbür, dambır dambır bir davulcu geliyor.
Korku filmi gibi...
Çocuk yatağından fırlıyor. Sonra farkediyor. Ev halkı saç baş dağınık, asık suratlı, uykulu, pijamalarıyla hazırlanmış bir sofraya oturuyor. Bir haftada yedikleri kadar yemek yiyorlar. Tıka basa mideyi dolduruyorlar. Üstüne bol bol su içiyorlar ve aynı uyuşuklukla yatıyorlar.!!!

Bilmeyenin  gözüyle nasıl sizce?

Eskiyi yaşatmak güzel birşeydir de, eskiyle yaşamak ürkütücü oluyor bazen. 
Davul bazı yerde güzel, bazı yerde komik. Örneğin kayınvalidem ankaranın en işlek caddesinde oturuyor. Davulcu ordan geçerken Doc arabanın üstünde geçiyor:) Komik hakkaten. İşte o zaman eskiyi yadetmek olmuyor, eskiyle yaşamak oluyor.
Ama Anneannemlerin orada oruç ezanla açılmıyor. Top patlayınca açılıyor. İşte bu güzel.

Uzun lafın kısası davuluna rağmen ramazan güzel. Bereket var sanki. Ucunda bayram var.

nimet

22 Eylül 2006

Gururluyum ya:)


Zor büyüttük. Ankara'nın bir ucundan başka bir ucuna taşındı her sabah, her akşam. Kreş servislerinde büyüdü.

6 yaşındaki hayatı ona, "ben hiç çocuk olmadım ki" dedirtecek kadar ne yaşattı bilemiyorum. Suçlanmalımıyım onu da bilemiyorum.

Ama bildiğim birşey varsa o da;
oynamadığım oyuncakları hastanedeki çocuklara götür onlar oynasınlar benim çok var......
kreşe gitmeseydimde sokak çocuğu mu olsaydım..... kreşe gitmezsem iyi eğitim alamam...
diyecek kadar akıllı bir kızım var.

O doğduğundan beri hayat mücadelesi içinde. Hasta olunca bana kim bakacak telaşı içinde. İzin alamazsak ne olur sorusunun çözümü var hep beyninde. İlk kez bulunduğu bir ortamda ilk sorduğu soru "buranın kuralı nedir?" oluyor. Onun hayatı böyle.

Bu sabah ilk defa kendi başına okulunun servisine bindirdik. Bildiğim bütün duaları okudum ve hatta arkasından su dökesim bile vardı vallahi:) Gözlerim çakmak çakmak oldu.
Basit bir anaokuluna bu kadar gururlandıksa devamı durumlarda nasıl bir hal alırız ki! Fakülteden mezun olup ta kep fırlattığında krize girip , gelin olup giderken de arabanın altına atlayıp ya canımı ya kızımı mı deriz acaba:)))

Nimet
Anne

18 Nisan 2006

Ne Yapmali?


Bu aralar kafam çok karışık. Nazanın okul dönemi geldi çattı. Mesele ilkokul birinci sınıfa başlatsam mı yoksa anaokuluna mı başlatsam.
Biz ilkokula ne zaman başlamıştık diye düşünüyorum bir taraftan. 6 yaşımızı bitirip 7 den gün aldığımız zaman mı, yoksa 7 yaşını bitirip 8 den gün aldığımız zaman mı?
Devamlı çocuğun hareketlerini takip ediyorum. Kendi başına bir birey olabilir mi? Kantinden simit alabilir mi? Taciz edilse ses çıkarabilir mi? İyice manyak olduk. Okul haberleri çıktığından bu yana haber seyretmiyorum. Gazete okumuyorum. Nereye kadar okunmayacak o da ayrı ama gerçeklerde apayrı, uçarı kaçarı yok.
Anaokulu tarafım ağır basıyor biraz. Biraz geç başlasa ilkokula ne olur? Hayatından yıl mı çalmış olurum. Annemlerde bu kadar düşünmüşmüydü bizi acaba? Yoksa onlar gibi saldım çayıra mevlam kayıra mı desem ki:)
Aman ne biliyim işte annelik zor zenaat. Öyle hindi gibi düşünür dururuz. Arada bi celallenir kabarırız, olmadı yeniden düşüncelere dalarız!!!

nimet

27 Ocak 2006

KAR TATİLİ

Kar yağdı okullar tatil oldu.
Devlet daireleri mesailerini erken bitirir oldu.
Çocuklu ev hanımlarına izin verilir oldu.
Ama neden ben rahat devlet memuru değilim diye isyanlardayım kaç gündür.

Çünkü, Nazanın kreşi tatil olmadı fakat bütün anneler evlerinde yavrularıyla kar tatili yaparken ben işyerimde  olduğum için Nazan kreşte tek başına kaldı.  
 
Bu duruma binaen zar zor dün izin aldım.
Öyle "git canım tabi aaaa" şeklinde bir izin de değil bu arada. "Hmmmm peki ne gerek vardı şimdi canım aaaaaa" şeklinde bir izindi.
 Nazanla evde durmak işkence gibi bu arada. Bütün gün durmadan evcilik oynuyorsun yaw:(


İki dakka resim yapıyım dedim hemen Nazanın da olaya dahil edilmesi zorunluluğu var. Hop elimden şovalyem de alınıyor. Gördüğünüz tablo nazanın yeni eserinin başlangıcı.
"Nazan şovalye benimdi ama" dedim. Çok ta net çekemediğim resimdende anlaşılacağı üzere "napıyım anne artık benim" dedi..

nimet
kış günü

06 Ocak 2006

Nazan'dan Önce.... Nazan'dan Sonra....


sardunya beni söbelemiş:)) E deniz yani bide bunu öğrendim senden:)) du bakalım daha neler öğreneceğiz:))

Öncelikle uzunca bir süre düşündüm. Nazandan önceki hayatımı. Unutmuşum resmen yaw:)) O kadar çok zaman geçmiş gibi geliyorki. Ondan önce yaşamamışım gibi geliyor hatta.

Nazandan önce hiçbir hafta sonu dışarıya çıkmıyordum.
Çarşı pazar kültürüm gelişmemişti.
Hangi mağazanın tuvaleti daha temiz, tunalı da hangi pastanede tuvalet var, hangisinda oyun salonu var bilmiyordum.
Kendime özel vakitlerimin kıymetini bilmiyordum.
Akşamları içtiğim bir bardak çayın tadının aslında ne kadar güzel olduğunun farkında değildim.
Uykularımın kıymetini bilemedim.
Hele ki boş vakitlerimde neden resim yapmadım onu hiççç bilmiyorum.
Dolmuşta ağlayan çocuklara tahammülüm yoktu.
Etrafı inceleyen bir bebek hiç ilgimi çekmezdi.
Benim bebeğim edizdi.

Nazandan sonra bir kızım bir oğlum var diyorum şimdi. Kızım Nazan, oğlum Ediz tabi şimdilerde:)))

Nazandan sonra;

Hayat felsefem değişti.
Ota b..ka ağlar oldum.
Edizimi kaybetmekten korkar oldum.
Evladını koruyan anne moduna girdim.
Tamamiyle karakterimden farklı davranışlar sergiledim yeri geldiğinde.
Artık dolmuşlarda ağlayan çocuklara kızmak bir yana onlara kızgın yüzle bakan insanlara acıyarak bakıyorum.
Birde anne olunca çok ilginç damak tadım değişti. Nazandan artan sürtenleri yedikçe. Hiç yiyemediğim bamyayı yer oldum. Pırasayı sever oldum. Klasik sofra çöplüğü pozisyonlarına girdim:))

ne biliyim sardunyacığım flaş flaş ilk aklıma gelenler bunlar. fekat benim sobeleyeceğim kimsem yokki senden başka:))

nimet