05 Şubat 2007

TEMYİZ!!

Çok sevdiğim dostum geçenlerde "HAYATIMI TEMYİZ ETMEK İSTİYORUM!" dedi.
Keşke öyle bir hakkımız olsaydı değil mi:))
Temyiz mercii neresi olurdu acaba:))

--Bakın yüksek mahkeme mensupları bana şurda yanlış yapılmıştı yada Benim hayatımın filan döneminde çok adil davranıldığını düşünmüyorum.... vs. gerekçelerle temyiz talebinde bulunsak mesela!!:)))

Böyle bir hakkım olsaydı bu günlerde hemen temyiz hakkımı kullanır, "ev hanımı olmak istiyorum" derdim:))

Soğuk kış günlerinde sıcak evimde oturup, gelen/geçen, işten dönen, telaşesi olan, sakin olan, üşümüş, kararlı adımlarla yürüyen insan kalabalığını;
kahvemi içerek keyifle seyretmek isterdim.

Bol bol resim yapar, dizi dizi kitaplar okurdum.
İzin hesabı yapmadan rahat rahat ailemi ziyaret ederdim.
"Ben sıkıldım ulan İstanbula gidiyorum bir hafta hadi eyvallah" diyebilme özgürlüğüm olabilirdi mesela:)))
Bütün gün sorunlarla enerjimi tüketip, Edizlerden sonra eve gelerek antrede hem edize, hem nazana laf yetiştirmeye çalışmasaydım da, soframı hazırlayıp eşime kapıyı açıp "hoşgeldin hayatım" diyebilseydim:))

15 Tatil dolayısıyla 5 gün izin aldım.
Sardunya dostumlan evcilik oynadık:) Ben ona gittim o bana geldi. Bir beş gün daha izin alabilseydim dantel bile başlayabilirdim:)))) Yegane dantelim ortaokulun yaz tatilinde başlayıp, 28 yaşında bitirdiğim masa örtümdür:) Onu da kızıma miras bırakmayı düşünüyorum.

Özlemişim mesai saatleri içersinde gamsız gamsız ev gezmesi yapmayı. Fakat bu kaçışlar yazın aynı tadı vermiyor. "Karda kışta evimde oturuyorum, yollarda kapalıdır şimdi, ıyyy insanlar trafikte de kalmışlardır" keyfi yapmak; kızgın kumlardan serin sulara atlamak kadar keyif verici inanın:)

İsterim istemesine de evde kalmaya ne kadar dayanırdım bilmiyorum. Bünye alışkın değil ne de olsa:)) Bu durumda temyiz sonucundan memnun kalmazsak, karar düzeltmeye de gitme şansımız olurmuydu acaba:))))))))

nimet



29 Ocak 2007

Bakkal/çakkal.... ebeler/sobeler:))

Geçen akşam eve dönerken kuruyemişçiye girdim. Niyetim, Nazanım'ın "bana gelirken şeker al, hani şu ilaç gibi olanlar varya hah işte ondan" siparişini gerçekleştirmekti :))

Aldım şekerleri kasaya öderken çocuk dedi ki "abla sizin kızınız onu sevmiyor, portakallıyla değiştirin" !!!
Ana !! şaşırdım.Benim çocuğumun neyi sevdiğini benden daha bilen biri!!!

Eve kadar kaşlarım çatık düşüne düşüne yürüdüm. Hareketlerimin tahlilini yaptım uzun uzun ve anladım ki ben hala çok severek ve sevilerek büyüdüğüm mahalle hayatımı yaşıyorum . Yada içimde yaşatıyorum.

Mahallesinde ki tek kasaba, tek manava giden, her gün Mahmut Bakkaldan beslenmesine peynir alan,ramazanda pide kuyruklarında bekleyen, sanayağı kuyruklarına ve hatta kıyma kuyruklarına girmiş çocuğum ben:)

Yeni hayatımda; mahalle kavramının yitirildiği, insanların komşularından haberdar olmadığı ve yüzlerce belirsiz kişinin alışveriş yaptığı yerlerden alışveriş yapıyorum ama farkettim ki ben hala kendi yarattığım mahallemde yaşıyorum.

Şimdilerde; marketten alışveriş yapıyorum ama hep aynı marketten! Kasadaki kız Nazanı Edizi tanıyor. Zayıfladığım zaman farkediyor:) Hatırını sormayı seviyorum. Saçlarını boyattığını farkediyorum. O gün mutsuzsa veya hastaysa anlıyorum. Makineden çıkan sıkıcı "dıt dıt" okuma sesi sıcak sohbetimizle karışıp gidiyor:)

Gazinoların olduğu cadde de adım başı kuruyemişçi var ama ben hep aynı kuruyemişçiye giriyorum. Beni tanıyor! Kızımın hangi şekeri yediğini biliyor.

Nazanıma oyuncak alırken de hep aynı mağazaya giriyorum. Benim daha önce hangi oyuncağı aldığımı biliyorlar. Yeni gelen oyuncakları hemen çıkarıp yormadan seçim yapmamı sağlıyor. Değişen çalışanları farkediyorum. Yeni gelene hayırlı olsun diyorum:) İşten çıkana üzülüyorum!!!

Kestaneli pastasının hastası olduğum ve "abla yazık bu çocuğa her sabah işe gider gibi sizinle evden çıkıyor" diyerek bizimle, bizim hayatımızı paylaşan dere pastanesi çalışanlarını da seviyorum.

Kuaförüm.. Köşedeki bakkalım.. Tesisatçımız Adnan usta:) .... liste uzayıp gidiyor:)

Bir pasajın içinde köhne bir dükkanı olan kitapçım var mesela. Eski kitaplar alıyorum. Kitapçıda çalışan çocuğa "büyükbabanız nasıl oldu" diyorum çünkü bypas ameliyatı olduğunu biliyorum. Neyi okuduğumu biliyor. "İstanbul'a gittim yeni kitaplar getirdim" deyip zulasından kitap çıkarıyor:)))

Ben yarattığım mahallemde mutluyum ya :)

GELELİM EBE /SOBELERE:)))Öncelikle Annelog annemin sobesini yanıtlayayım:)) Çantamızda neler vardı sorusu:))Benim çantam küçük olur:) İçinde sadece cüzdan, cep telefonum, anahtarlarım, belki bir ruj, nazanın tokası:)) bu kadar. Sapı küçük olanları tercih ederim. Elimde taşırım çoğu zaman. Ola ki bir gün bir kapkaçcı çalmak isterse rahatça "al kardeşim" demek için:)

Sonrasında Yaz komşumun sobesine geleyim:) Daha önce bahsetmediğim 5 şey nedir?
'Bilinmesini istemediğim için bahsetmemiş olabilirim' deyip:))) bu sorudan asena kıvraklığıyla uzaklaşıyorum:))Nası ama:))Ama seninkileri zevkle okudum canım komşum benim :))
nimet

07 Ocak 2007

ANNEM SENİN İÇİN BU YAZI:)))

Bebeğini eline almış, taze anne ben, ne yapacağım, nasıl bakacağım konusunda apışıp kalmıştım resmen:)

Hadi ya!!
Burnunu nasıl temizlerim, emmedi, yemedi, pişik oldu, aciller, doktorlar, her kafadan bir ses. Bazen "daalın lannnn" diye bağırasım bile gelmişti:)


Memleketimde vardır tabi benim gibi acemi anneler, paylaşmam lazım, sormam lazım diyerek internette annelergrubuna üye olmuştum.
2003 yılının başlarıydı sanırım sevgili Gökçenimden bir transfer teklifi geldi:) Hadi gel kendi grubumuzu kuruyoruz Ankaraliannelergrubu@yahoogroups.com balıklama atladım tabi. Nazanım kreşe yeni başlamıştı, işyerinde gizli gizli zırladığım zamanlar:) ah ah!!

İşte ANKAN kariyerim böyle başladı.


Ama tabi birde bunun dış çevrelerce bakış açısı vardı:))
Örneğin ilk ANKAN buluşmamıza Ediz bile şüpheyle yaklaşmıştı. "yahu kimdir bunlar... kadına bak ya ne cesaret, nasıl hiç tanımadığın insanlarla buluşuyorsun!" demişti:)))))

Yada Anneme açıklamak gibi:)

Hacettepe çocuk onkolojisinde yatan çocuklar için elmalı pasta yapıp tanesini 250/500 liraya satarken hep şüpheyle baktı sevgili annem:)

-Yavrum nedir bu internet arkadaşlığı, kandırmasınlar seni, örgüt olmasınlar!!!
-Anne ne örgütü ya!!!!


Sevgili ANKAN dostlarımın evine gideceğim zaman yada onlar benim evime gelecekleri zaman Babamın -kim gelecek sorusuna karşılık -işyerinden arkadaşlarım baba:)) dedim çoğu zaman:)) Şimdi internetten grup arkadaşlarım gelecek baba desem uzun iş:)))

Bugün gazetelerimizi, çaylarımızı aldık oturduk koltuklarımıza, keyifli keyifli bir pazar sabahı yaşarken. Edo "aaaa gazetedesiniz deyince" :)) pek şaşırmadım. Daha önce de gazetelerde yer aldık. Ama bu seferki başka bak hepimiz varız anne:)
http://ankara.hurriyet.com.tr/ankara/5732284.asp?gid=140

hukukçu, mühendis, mimar, doktor, psikolog, bilişimci, sanatçı, bankacı, müdür:), şef ve benim bile bilmediğim (ki buna imkan yok sanırdım) işlerde çalışan anneler...
Yoğun hayatlarından yarım saat, bir saat ayırıp hastanede yatan çocuklara hediye götüren anneler...
para toplayıp yavrusunun başında bekleyen muhtaç taşra annelerin eline para sıkıştıran anneler...
Bir kot pantalonum olsaydı diyen Ali'ye kot pantalon, kot mont alan ve ertesi gün Ali'nin öldüğüne şahit olan anneler... Belki de bir gün için bile olsun isteği yerine gelen Ali için mail grubunda yas tutan anneler....
Diyarbakırda maganda kurşununa hedef olan 14 yaşındaki küçük kıza havalı yatak gönderen, odasına televizyon koyduran, altına bez alan anneler...
Yaptığı yardımları ulu orta söyleyemeyen anneler... belki benim gibi etrafına açıklama yapma gereği duymayan anneler...
İki çocuğu olmasına rağmen prematüre yavrusuna bakacak birini bulup iki arada bir derede hastaneye koşan ve bunu bu güne kadar hiç blog sayfasına bile konu etmeyen sardunya gibi mesela... Bu anlamda seni hep takdir etmişimdir sardunya bunu da burdan söyleyim:)
ANKAN bir kariyer benim için. Onlarla olmaktan mutluyum:) ki onlarda benimle olmaktan mutlular biliyorum:)))))

neyse bu kadar ciddi konuşmak yeter yakışmaz bana:))) Crescentim her balomuza katılırdı fakat bu sefer sınav, kazanmak ve başarı sarhoşluğuna benim verdiğim tarihi atladı, katılamadı ve onsuz çekildi bu resim:))) Seninde olmanı isterdim crescentim.

ve birde benim bir günlük sarışınlık tecrübemde resim çekilmesi ve gazetelere çıkması da ayrıca komik yani:))))))

nimet

06 Ocak 2007

sövdüm.... sövdüm... ben dünyaya!!!!

ne güzel şarkı bu ya:) afilli yalnızlık!

sövdüm....
sövdüm...
sövdüm...
ben dünyaya....
acılara....
sokaklara ait olmayan insanlara......
bitiyorum her nefeste
ne halim varsa gördüm....

Gecenin 02.00 sinde yüksek volüm bu şarkıyı dinliyorum:)
Keyiflendim.
Kendimle başbaşa olmayı seviyorum:) Blog dostlarımın son maceralarını okuyorum bi taraftan. Öyle keyiflendim ki resim bile koyasım geldi bak:)

Öyle mest olmuş, sevgili sardunyamın kaplumbağasına gülüyorum bir öğle vakti. Karşımda crescent, onun yanında kuguu:))) aman bende de ne keyif ne keyif:)))

nimet
bu kez pek bi afilli yalnızlık:))


22 Aralık 2006

GİT BAŞIMDAN 2006:)



Ne uğursuz ne mendebur bir seneydi bu böyle. Pek bi hevesli girdim 2006 yılına. Çift rakamlar bana uğurlu gelir dedim. Yüzümü kara çıkardın 2006. Hiç sevmedim seni.
Tabi iyi zamanlarım da oldu.  Hepten hakkını da yememek lazım şimdi kendisinin.
Kızım okula başladı. Pek güzel oldu:.

Zamana inat yine Yargı Mensupları Resim Sergisine katıldım.









Dostlarımla bol bol vakit geçirdim.
ANKAN kariyerim son sürat devam etti.
35 yaşımı bitirdim.  Göz altı kremlerine başladım:)
Bu yıl okuduğum kitaplar arasında en çok PİRAYE yi beğendim. Seyrettiğim filmler arasında en çok kuzenler, frankie and jonny falling in love güzeldi. Başka bir filmde Ethan Hawk'ın bakışlarına aşık oldum. Liseden bu yana ilk defa ulaşmamın imkansız olduğu birinin özgemişini araştırdım. Benimle yaşıtmış:)
Yılmaz Özdil'in yazılarını yine hiç kaçırmadım. İçten, akıllı, yerinde, anlaşılır, çocuk sevgisi dolu.
Crescentim ve çekirdek ailesi ile birlikte tatile gittim:) Uzun zamandır yaptığım en güzel tatildi.
Yaş itibari ile bu yıldan itibaren kokoş olma yolunda ilk adımlarımı atarak kırmızı öje sürmeye başladım.
Git başımdan 2006!!
nimet