08 Nisan 2007

Uçuk.

Gecenin sessizliğinde veya gün doğumunun huzurunda evimin dışındaki herhangi bir sese hassasiyetim var.

Bu sabah yan dairemde yapılan bir telefon görüşmesinin sesine uyandım. ! İlginç ama pazar sabahı uykumun en tatlı yerinde uzaklardan gelen "ambulans lazım" sesiyle zınk diye kalktım. Edizi kaldırdım. Pijamalarımızla yarı uyur, yarı uyanık yan kapıyı çaldık. Hayatımın 8 yıllık diliminin şahidi Hatice Teyzemiz yerde yüzükoyun pelte gibi yatıyor.

Bir iki bayram gittik evine, bir kerede kapıda kalmıştım o zaman konuk oldum kendisine. Onun dışında sadece cumartesi sabahları kapıcıdan süt-ekmek alırken günaydınlaştık.

Ama dediğim gibi hayatımın 8 yılına şahitlik yaptı. Bu çok önemli.

Apartmandaki bu ikinci cenazemiz. İlkinde de başrolde yine Ediz vardı. Cenaze sahibinin oğluna haber vermişti; "Anneniz vefat etti gelin" diye. Elinde beş tane simitle gelmişti. "kahvaltı yapmamıştım da sizde alırmısınız" demişti. Annesinin cenazesi yerdeyken. !

Bu sabahta aynı sahneler vardı. Alo 188 arandı. Gelin denildi. "Merhumun babasının adı nedir" diye soruldu. "bilmiyorum kardeşim" denildi. Karşı taraf "babasının adı lazım" dedi. "Yahu öldü ne babası, yok kimsesi" denildi. Karşı taraf "ben anlamam babasının adı, sağlık karnesi, ebesinin örekesi...." lazım dedi bizden tarafca azarlandı binbir nazla "tamam geliyoruz" denildi.

Tabutu yukarıya çıkaramayız "merhumu aşağıya indireceğiz" dediler, sağlam bir çarşafın içinde aşağıya taşıdılar. Yine başrolde Ediz!

Garip ama hem üzülüyorum, hem ağlıyorum, hem Hatice Teyzeyi Tabutuna yerleştirmek için aşağıya indirmeye çabalayan Edizin beli incinecek endişesi duyuyorum. Diğer taraftan Nazanın burnunu sümkürme sesini duyuyorum oh oh deyip seviniyorum.

Herşey olup bitti alışverişe çıktık. Sabah sabah hiçbirşey yaşamamış gibi mutfağımıza perde beğendik. Canımız su böreği çekti aldık yedik.

Ne desem bilmiyorum ki her olaya karşı soğukkanlıyımdır desem de akşam farkettim dudağım uçuklamış.

Son olarak yeni tablomu paylaşayım sizinle. Bir iki rötuşluk işi var daha. Sardunyam bir fikir verdi perdelerden biraz su aksın dedi. Akıtacağım sardunyam. Bugün sular yerinde dursun yarın perdeden aşağıya inecekler:)

nimet

06 Nisan 2007

Yağmur.....

Yanında aşkın varken bir şemsiyenin altında sarmaş dolaş yürüyorsan,
Utangaç bir kız gibi çisil çisil yağarak, çam kokularını burnuna dolduruyorsa,
Tahtadan yapılmış dağ evinin penceresinden kendisini seyre dalmışsan,
Bir bardak çay eşliğinde camdan seyrediyorsan,
Denizin içindeyken yağmaya başlamışsa:)
Bereket getirmişse,
Yaz yağmuru olduysa,

GÜZEL.....

Yukarıdaki şartlar altında yağmuru seviyorum onun dışında sevmiyorum kendisini.
Stres yaratıyor bende. Saçlarım....kurumayan çamaşırlar...yeni silinen camlar.. trafik.... ıslanınca jilet gibi kaygan olan asfaltlar .... çamura batma... oynak kaldırım taşlarına dikkatli bas...

Şehir karanlık olunca insanın gözüne ne kadar çirkin, kirli, beton... görünüyor.

Yeni resmime başladım. Değişik bir çalışma olacak. Bende merak ediyorum vallahi sonunda ne çıkacak diye. Yine paylaşırım sizinle.

Randevularım, nazanla gidilecek tiyatro, sinema, etkinlik tarihleri vs.ayarlamak için bende defter tutmaya başladım artık. Şu gün uygun musun diye sorana bi dakka deyip deftere bakıyorum vallahi:)Yakın gözlüğüde takarsam tam olacak:)

Geçen ay takvimimde bir tarih işaretlemişim yanına da yazmışım "dua edilecek" ! :)

Şimdi şu satırları yazarken şiddetle evimde olma isteği duyuyorum. Neyse ki bugün Cuma.
 Seni seviyorum Cuma.

nimet
her zaman cumartesi

03 Nisan 2007

Yeni yüz!



Eskiyi yeni yapmaya çabalamak çok zor! Düzeltmeye çabaladıkça binaların mimari harikası! ortaya çıkıyor.
Pimapen, balkon kapatma vs. işlerine kalkıştık. Gerçekten zor. Duvarlara çivi çakmaya kalkıyorsun bir kalıp duvar sıvası kalkıyor.Elektrik kabloları eskiyip seni aniden karanlıkta bırakıyor. Mesela bizim evi yapan yerleri mermer yaptırmış! ne akla hizmet yaptırdı bilmiyorum. Hem binaya ağırlık, hem de ev içindeki bakımı mümkün değil.
Sardunyam mutfak balkonunu kapattığın zaman mutfağın buharı camları buhar yapıyor bilesin demişti:) evet sardunya buhar oluyormuş hakkaten:)
Bin parçaya bölünmüş vaziyetteyim yine:) Beynimin içindeki tilkiler fazla mesai yapıyor. Her bir lobunda ayrı düşünceler mevcut. Bu düşünceler kendi aralarında klasörlere ayrılmış vaziyette:)
Bütün bu telaşlarımın arasında kızıma çizgi oynamayı öğretmeye çalıştım. Çok komik oynuyor:) tek ayak üzerinde zıplamayı bi türlü beceremiyor yazık:) Vaziyet buyken ip atlamayı öğretmenin bi alemi yok diyorum ben:)) çocuğun kafasını fazla karıştırmayım bari:)
nimet

26 Mart 2007

Rehavet




rehavet içerisinde olmam gerek ama değilim:)


Son tablom yukarıdaki:) Resim yapmak ne kadar da dinlendiriyor insanı. Bi de vakit bulabilsem bol bol:) Çok severek yaptım yeni tablomu. Bende anısı var bu resmin:) Antalya Kemer Yörük Park'tan görünüm.


Onun dışında iyiyim. Hayat son sürat devam ediyor. Beynimin içi binparçaya bölünmüş vaziyette ama bundan da şikayetçi değilim. Meşkuliyetimin bittiği anda biteceğime inanıyorum. Hemen bugün bir diğer tabloma başlayacağım mesela:) Yargı mensupları resim sergisine yetiştirmeye çalışıyorum tabloları bu arada :) ee nede olsa hakiki Türküm ben herşeyi son dakkaya bırakırım:)


Arada dostlarımla buluşuyorum. Cuma günü ANKAN dostlarımla the pub gecemiz vardı. Sarhoş oldum yine:) Onca kadının gürültüsünü, kahkahasını ve hareketliliğini hoşgören tek mekan tavsiye ederim.


Bu arada Cinnah Caddesi yolumuz açıldı. Pazar günü ilk geçişimizi yaptık. Güzel olmuş fena değil. Yağmur yağınca belli olur mimari harikasının güzelliği ama estetik görünüşü fena değil.


Bol bol yazasım var ama mesleki kariyerimin gereklerini yerine getirmem gerek:) Bkz. aşağıdaki manzara:)


09 Mart 2007

Keşkee...

Bugünlerde bunu dinliyorum devamlı. Yalın'ın Keşke'si. Durdum durdum yeni dinlemeye başladım. Belki bunun üzerine yeni bir cd  çıkartmıştır kendisi:)

Felsefe öğretmenimizin bizimle özleştirdiği bir "öküz" hikayesi vardı;

öküz tren raylarının yanına yatmış, kuyruğu rayların üzerinde kalmış. Tren gelip kuyruğunun üzerinden geçip, kuyruğu koparmış. Fakat öküz yarım saat sonra kalkıp kaçmaya başlamış.

İşte benim ki de o hesap. Hayat boyu geciktiğimi hissettiğim her adımımda o öküz bendim diyorum:)


.......

Yeni tabloma başladım. Heyecanlıyım yine. Akşam olsa da eve gitsem, nazan uyusa da resim yapmaya başlasam heyecanı içerisindeyim.

İşyeri yoğun.  Karşı odama müfettişler konuşlandı. Benim kat istanbul borsası gibi pek bi eğlenceli oldu.

Havaların son durumu beni ziyadesiyle memnun ediyor:)
Tunalı caddesi şenlendi yine. Geçen sene kıştan bahara geçerken Kızılaydaki seyyar satıcılardan biri bana laf atmıştı:  "çiçekler açtı abla.... haydeee... çiçekler açtı..." :)
Şimdilerde Tunalı Caddesinin gençlerini kısa tişörtleriyle gördükçe hep içimden "çiçekler açtı" diyorum:)

İşyerindeki sistem dış dünyamızla ilgili her türlü bağlantıyı yasaklı hale getirdi ama ne hikmetse adalet ağı içerisinde msn benzeri bir haberleşme sistemi kurmuş.
Tepsiyle sundular. E  bizde geleni geri çevirmedik ne haddimize:)
 ilk kurbanlardan Özgeciğim bağlandı.
İki dakika sonra hangi ilden olduğu belli olmayan adalet camiamızdan ilk sapığımızla tanıştık:)

-merhaba nasılsın..
-sen kimsin!
-sicilin benden iki sayı önde, demek ki benimle aynı devresin
-neden konuşmuyorsun
-tamamda sen kimsin beni nasıl ekledin ki
-nimet abla bi gel ya!!!! bu kim.
-yoksa beni beğenmiyormusun

İlahi Adalet. Sen çok yaşa emi güldürdün yine bizi:)

nimet