18 Mart 2008

ASLINDA VAR YA...

Keşke orta okulda beynimiz taze, işlenmemiş cevherken genişş bir Osmanlı Tarihinin arasına sıkıştırılmış İnkılap Tarihi dersini işlememiş olsaydık.

Leyla olduğumuz gençlik dönemlerinde slaytlarla canlandırmalar yapılsaydı.
Slaytlı gösteriler müfredatta mecburi olsaydı.
Amerikan filmlerindeki gibi abartılarak anlatılsaydı ki zaferimizin hiç abartılmasına da ihtiyacı yoktu.

Genç beyinlerimiz kahramanlıklarımızla işlenmiş olsaydı.
Bu vatanın nasıl bu hale getirildiği, yasakları, sapıklıkları zihnimizde kalmasaydı da, vatanımızı nasıl kurtardığımız, aslında tek dostumuzun kendi insanımız olduğu ve toprağımızın kutsallığı zihnimizde kalsaydı.

Bilinçlendikten sonra vatan sevgisiyle dolmasaydık da vatan sevgisiyle bilinçlenseydik.

Genç beyin işleyen GERİ BEYİNLİ insanlara fırsat vermeseydik.

Küçüklüğünüzden Çanakkale Zaferinden ne var aklınızda?
Düşmanı Anzaklarda kıstırdık. Sonra da yendik.

Kişiliğimizi kazanmanın, esaretten kurtulmanın ruhunu yaşatabildiler mi bize?

Hep zihnimde Osmanlı Tarihi var. Neydik ne olduk kısmı. Laleler, boncuklar, sapıklıklar, yasaklar. Çünkü onlar cazipti. Çünkü onlar muzır gençliğin aklında kalacak şeylerdi.

Lise de araya sıkıştırılmış İnkılap Tarihi dersine geçildi.
Zaten olgunlaşmıştık. Zaten işlenmiştik birilerince.

İnkılap Tarihi dersi kitabının son sayfalarında Atatürk'ün ölümü işlendi. Atatürk Öldü başlığını görünce ağlamıştım. Sanki eski bir dostumu yitirmiş gibi olmuştum.

Yine Lise son sınıfta ilginç sınıf arkadaşlarım vardı.
Top oynamazlardı günahtı.
İnönü, inönü savaşlarında aslında savaşmamış o hep çadırda uyumuş derlerdi. Olayı tiyatro gibi canlandırarak anlatırlardı.
Askerin birisi gelmiş "konumatım komutanım uyanın biz kazandık" demiş. Okuduğunuz kitapların hepsi yalan gerçekleri bizde var derlerdi.

Keşke Liseye gelene kadar bu hale gelmemiş olsalardı.

İyi anlatabilinseydi de rejim düşmanı kuş beyinli insanlar şimdi bu kahramanlar olmasaydı aslında şu anda kendisinin yunan veya ingiliz vs. olacağını algılayabilseydi.

Keşke....

Nimet

12 Mart 2008

ÜÇ...

Cuma günü iki saat eylemdeyim. :))

Konumum gereği katılamasamda gönlüm onlarla :)

Bi keresinde izin istemiştim mavi gözlü Başkanımdan, "eylem için izin mi alınır NİMET!" demişti :)))
Alınmaz dı ya!!! boynumuz kıldan ince Sayın Başkanım:)))

Tek bir eyleme katıldım.:))) Çok komikti. Çok eğlendim.

O yıllar genel bağırma sloganı "vur vur inlesin filan filan dinlesin" di.

Ulus'tan Kılızay'a yürüyen değişik çap ve ebattaki devlet memurlarının sesi hep aynı sesti ama sadece bizim personel "KÜMÜLATİF ARTIŞ SİZİN REAL ARTIŞ BİZİM" diye bağırdı. :)))

Kalabalığın içinde, kendi halinde, kafası karışık tek topluluk bizdik ;)))
Dosyaların içinden çıkıp geldiğimiz o kadar belliydi ki:))
Yanımdan geçen Maliye Memurlarından bi tanesi "ne diyo lan bunlar" demişti:)))))

Sonra yürüyüş yolumuzun ortasında polisler herkesi durdurdu.
Diğer memurların Kızılay meydanına gitmesine izin vermedi.

Fakat bizi aradan hemen tanıdılar :)))
Siz arka taraftan dolaşın ama sessiz olun, bağırmayın dediler. :))

Sözlerini dinledik tabi sessiz sessiz slogan attık. "Başbakan Yılmaz bizi bulamaz" :))))))))))

Güç bela ulaştık Kızılay meydanına garip sloganımızı attık. Devlet Babadan para istedik ama hazır Kızılaya gelmişken dur bi kebap yiyelim öyle gidelim deyip eylemimizi lokantada noktaladık.

Hakikaten çok eğlenmiştim:)))

Yine de Cuma günü eylemdeyim:)) Aramayın beni lütfen cevap vermiyorum:)))

NİMET

Dipnot:Yazı başlığımın konu ile bir ilgisi yok. 3 bu günlerin mübarek rakamı:)) Anladınız siz onu:)))))




09 Mart 2008

BUGÜN...

Değişik duygular içindeyim.

Çok eskilerden sevdiğim bir dostumu kaybettiğimi öğrendim.

İşin ilginç tarafı bu haberi ANKAN arkadaşım Gülen den duymam oldu. Dünya küçük şu ANKAN çok büyük diye düşündüm.

Ama şok yaşadım bir an.

Üzüldüm.
MS hastası olduğunu biliyordum ama ölümü yakıştıramadım.

Uzun zamandır aramamıştım kendisini, aramadığım için de üzüldüm. :( Hani olur ya, dur şu gün arayım olmadı bugün arayım vs. tarzı şeyler. İşte öyle bir ihmale uğradı.

Dediğim gibi çok değişik duygular içindeyim.
Böyle bi burukluk var içimde.

Gülen bana acı bir haber verdi ama başka boyuttaki hayatım üzerine konuşacağım ortak bir arkadaş bulmam dolayısıyla da mutlu oldum.

Kardeşimin ameliyat olduğunu annem bugün öğrendi. Az önce aradım henüz şoku atlatamamıştı. Üzerine bu haberi verdim bi şok daha yaşadı.

Herneyse...

Gülen bu iş burada bitmedi bilesin.

Nimet

26 Şubat 2008

Neyseeeee... :))


Şimdi uzun yolda olsaydım...
Etrafta hiç ev olmasaydı...
Ucsuz bucaksız tarlalar olsaydı...
Ne ekilmiş diye merak etseydim...
Ayçiçek tarlalarının yanından geçseydim...


Geride bıraksaydım herşeyi.

Yok duygusallıkla alakalı değil:)) Bir Orhan Gencebay şarkısı dinledim az önce :))))

Çok ilginç ama dinlerken direk bu duyguları yaşatıyor:))

Dur ben bi uzun yola gideyim havasına girdim resmen:))

Neyseee... dedim sonra:))) Resimlerle teselli buldum:))

En fazla yolun karşısındaki pazara gidebilirim:)))


Ya da şöyle yapayım dur, hafta içi ve hafta sonu gezmelerimde harcadığım yol sürelerini toplayıp kara kökünü aldımıydı bir uzun yol çıkar:)))) He he:))


Nimet

20 Şubat 2008

KOMİK ESKİLER:)

Sabah işe gelirken liseden sıra arkadaşımı gördüm.
Ben arabadaydım o karşıdan karşıya geçiyordu.
Aaaaa Nuray!! diyerek heyecanla kendisine baktım.
Kendisi de bana baktı ama bu kadın bana ne bakıyor bakışıyla tabi ki : )))

Haklı aslında, o kadar çok değişiyorum ki Büyükbabam bile beni tanımıyor. Her gittiğimde kulağına, Büyükbaba ben nimettt nimetttt diye bağırıyorum. : )))

Herneyse bugün eskilerden bahsedeceğim.
Eskilerden konuşmak zevk vermeye başlamışsa durum kritik ama yok öyle durduk yere hadi ben eskilerden yazayım demiyorum. : )
Bugün mail grubumdaki trafiğin konusu buydu da o sebeple buradayım.


Küçükken “evreşe yolları dar bana bakma benim yarim var” türküsünü ablamla benim uydurduğumuzu sanırdım : ))
Bir gün TRT de bir sanatçıyı bu şarkıyı söylerken duyunca o kadar şok olmuştum ki inanamazsınız: ))
Ama ben yine de "yok bak biz uydurmamışız zaten varmış" demedim de "biz söylerken duymuşlar demek ki bak şarkımızı çalmışlar" demiştim. : ))))

Kendi kendine yaşayan, kendi dünyası olan garip bir çocuktum. Orta okuldayden birisi bana Büyükbabamın ismini sordu. Afalladım. !!! İnanılır gibi değil ama bilmiyordum. : )) İsmi hiç lazım olmamıştı o vakte kadar. O Büyükbabaydı ama : )))

Renkli Tv lerin ilk çıktığı zamanlarda Babama alması yönünde baskılar yapardık. Babam da her seferinde “duvara asılanları çıkacak o zaman alırız” derdi.
Bu arada ilahi baba ya... : ))

Neyse İnat bu ya ileri görüşlü babam almadı renkli televizyon.
Eski püskü Saba marka bir televizyonumuz vardı.
Anteni yoktu. Hayat Ağacı dizisinin başlamasına yakın eve gelirdim.
Sandalyeyi Tv nin tam karşısına yakın mesafede koyardım.
Antenin bir ucu televizyonun arkasında bir ucu benim ağzımda olurdu. : )))) Vallahi şaka değil: )))
Kapıya bağladım olmadı. Ucuna başka bisey bağladım olmadı. Baktım benimle temas halindeyken televizyon cam gibi gösteriyor. :))
Nasıl ve ne şekilde oldu bilmiyorum ama dizi boyunca hiç istifimi bozmadan kablonun bi ucu ağzımda seyrederdim. :)) Çok net gösteriyordu ama:)))))

Fakat eve bir usta gelene kadar durumun absürtlüğünü hiç düşünmemiştim. : ))
Usta niye gelmişti bilmiyorum ama benim yaşlarımda biriydi.
İçeri girip çıkıyor işini yapıyor ama hiç umrumda değil.
Ben trans halinde anten kablomla birlikte dizimi seyrederken bi ara çocuğa gözüm çalındı. Bana uzaylıymışım gibi bakıyordu : )))

Daha anlatayım mı:)))
Bence susayım:)))

Nimet