18 Nisan 2008

Ben..

Buraya yazmaya başladığım günden bu yana ilk defa aşağıdaki gibi kelimeler sarf edeceğim tutmayın beni:))
Bkz.blog arşivim:)

Öncelikle kafam çok karışık.
Bir kaç haftadır otomatiğe bağlı yaşıyorum.
Gezmeye mi gidilecek gideyim, işe mi gelinecek geleyim, şu iş mi halledilecek halledeyim.
Herşeye kafa sallar oldum.

Bu hafta hem iş, hem özel hayat arası dangalak bir insan canımı çok sıktı. Önümüzdeki hafta çözüm olayına gebe.

mız mız kısmını aştım, taş olsam ağaç olsam modundayım.
Şiddetle yalnız olmaya, gülmemeye, konuşmamaya, düşünmemeye ihtiyacım var.

Mesela dağın başında bir kulube evinde yalnız olsam...
içinde şöminesi de olsa...
hafiften de hava serin olsa, şömineyi yaksam...
Denizliden gelecek olan ama gelmeyen meyve şaraplarımdan bi tanesini açsam... :)
Öylee ateşi seyretsem sakin sakin...

Ne güzel değil mi:)
vallahi almam içeri çalmayın kapımı:)))

Tümmm bunların yanında dün sabah Nazanım beni çok eğlendirdi:))
Sabah onu etude bırakırken ki sohbetimizin detayı aşağıdadır;

-Anne ben evlenince soy ismimi değiştirmeyeceğim.

-Tamam Nazan değiştirme isabet.

-Evlenirsem de kocam beni üzerse bavulumu toplayıp geleceğim.!!

-Tabi ki

-Ama yada neyse anne en iyisi ben bavulumu hiç açmayım toplaması zor olur!

:)))))))))))))))))))))))))))))))

Nimet ki ne Nimet

10 Nisan 2008

KELİME OYUNLARI:)

Sardunya dostumun kelime oyunu konusu Hata&Affetmek

Konu güzel:)

Affetmek bana mahsus değil. !!
Affetmem! Asla affetmem.
Ne kendi yaptığımı, ne başkasının yaptığını.
Korkunç bir sabrım, korkunç bir saklama kapasitem var.
Unutmam.!!

Hata mıdır?
Eyvallah yapılır.
Olgunluk kazandırır.
Büyütür.
Kendinle hesaplaşma imkanı sağlar.

Neticesinde Keşke denmemeli.
Acizlik!

Farkındalık olayın çözümü.

Ben farkındayım!

nimet

04 Nisan 2008

BUGÜN:)))

Hayatımın en anlamlı çiçeklerinden birini aldım. :)

Ben de yer edecek biliyorum. :)

Gayet Nimet

18 Mart 2008

ASLINDA VAR YA...

Keşke orta okulda beynimiz taze, işlenmemiş cevherken genişş bir Osmanlı Tarihinin arasına sıkıştırılmış İnkılap Tarihi dersini işlememiş olsaydık.

Leyla olduğumuz gençlik dönemlerinde slaytlarla canlandırmalar yapılsaydı.
Slaytlı gösteriler müfredatta mecburi olsaydı.
Amerikan filmlerindeki gibi abartılarak anlatılsaydı ki zaferimizin hiç abartılmasına da ihtiyacı yoktu.

Genç beyinlerimiz kahramanlıklarımızla işlenmiş olsaydı.
Bu vatanın nasıl bu hale getirildiği, yasakları, sapıklıkları zihnimizde kalmasaydı da, vatanımızı nasıl kurtardığımız, aslında tek dostumuzun kendi insanımız olduğu ve toprağımızın kutsallığı zihnimizde kalsaydı.

Bilinçlendikten sonra vatan sevgisiyle dolmasaydık da vatan sevgisiyle bilinçlenseydik.

Genç beyin işleyen GERİ BEYİNLİ insanlara fırsat vermeseydik.

Küçüklüğünüzden Çanakkale Zaferinden ne var aklınızda?
Düşmanı Anzaklarda kıstırdık. Sonra da yendik.

Kişiliğimizi kazanmanın, esaretten kurtulmanın ruhunu yaşatabildiler mi bize?

Hep zihnimde Osmanlı Tarihi var. Neydik ne olduk kısmı. Laleler, boncuklar, sapıklıklar, yasaklar. Çünkü onlar cazipti. Çünkü onlar muzır gençliğin aklında kalacak şeylerdi.

Lise de araya sıkıştırılmış İnkılap Tarihi dersine geçildi.
Zaten olgunlaşmıştık. Zaten işlenmiştik birilerince.

İnkılap Tarihi dersi kitabının son sayfalarında Atatürk'ün ölümü işlendi. Atatürk Öldü başlığını görünce ağlamıştım. Sanki eski bir dostumu yitirmiş gibi olmuştum.

Yine Lise son sınıfta ilginç sınıf arkadaşlarım vardı.
Top oynamazlardı günahtı.
İnönü, inönü savaşlarında aslında savaşmamış o hep çadırda uyumuş derlerdi. Olayı tiyatro gibi canlandırarak anlatırlardı.
Askerin birisi gelmiş "konumatım komutanım uyanın biz kazandık" demiş. Okuduğunuz kitapların hepsi yalan gerçekleri bizde var derlerdi.

Keşke Liseye gelene kadar bu hale gelmemiş olsalardı.

İyi anlatabilinseydi de rejim düşmanı kuş beyinli insanlar şimdi bu kahramanlar olmasaydı aslında şu anda kendisinin yunan veya ingiliz vs. olacağını algılayabilseydi.

Keşke....

Nimet

12 Mart 2008

ÜÇ...

Cuma günü iki saat eylemdeyim. :))

Konumum gereği katılamasamda gönlüm onlarla :)

Bi keresinde izin istemiştim mavi gözlü Başkanımdan, "eylem için izin mi alınır NİMET!" demişti :)))
Alınmaz dı ya!!! boynumuz kıldan ince Sayın Başkanım:)))

Tek bir eyleme katıldım.:))) Çok komikti. Çok eğlendim.

O yıllar genel bağırma sloganı "vur vur inlesin filan filan dinlesin" di.

Ulus'tan Kılızay'a yürüyen değişik çap ve ebattaki devlet memurlarının sesi hep aynı sesti ama sadece bizim personel "KÜMÜLATİF ARTIŞ SİZİN REAL ARTIŞ BİZİM" diye bağırdı. :)))

Kalabalığın içinde, kendi halinde, kafası karışık tek topluluk bizdik ;)))
Dosyaların içinden çıkıp geldiğimiz o kadar belliydi ki:))
Yanımdan geçen Maliye Memurlarından bi tanesi "ne diyo lan bunlar" demişti:)))))

Sonra yürüyüş yolumuzun ortasında polisler herkesi durdurdu.
Diğer memurların Kızılay meydanına gitmesine izin vermedi.

Fakat bizi aradan hemen tanıdılar :)))
Siz arka taraftan dolaşın ama sessiz olun, bağırmayın dediler. :))

Sözlerini dinledik tabi sessiz sessiz slogan attık. "Başbakan Yılmaz bizi bulamaz" :))))))))))

Güç bela ulaştık Kızılay meydanına garip sloganımızı attık. Devlet Babadan para istedik ama hazır Kızılaya gelmişken dur bi kebap yiyelim öyle gidelim deyip eylemimizi lokantada noktaladık.

Hakikaten çok eğlenmiştim:)))

Yine de Cuma günü eylemdeyim:)) Aramayın beni lütfen cevap vermiyorum:)))

NİMET

Dipnot:Yazı başlığımın konu ile bir ilgisi yok. 3 bu günlerin mübarek rakamı:)) Anladınız siz onu:)))))