27 Kasım 2006

Etli Sarmam!

Kim icat etti ki! hayır ne gerek vardı sen kalk yaprakları topla sonra ortalarına koy bişeyler dola dola dola... saatlerini verdiğin emeğin bir lokmada bitiversin. Adamlar puro yu sarmışta memleketlerini düze çıkarmış bizimkisi de laf yani. Boş durma boşa çalış.

Edizle Nazan dün Basket maçına gitti. Öyle evde boş boş kalınca içimdeki melek hadi dedi bugün evinin hanımı ol, süslenip püslenip sokaklara çıkma nedir yani aaaaa!!bi yere kadar, kalk etli sarma yap! Uydum tabi iç sese:))
Şöyle keyifli de bir film koyayım. Hem sarıp hem seyredeyim. Arşivdeki filmlerimizi karıştırdım Babam ve Oğlum geldi elime. Seyretmemekte direndiğim bir film. Canım da ağlamak istiyor sanki, ne zamandır da ağlamadım. Ismarlama ağlama olur mu demeyin oluyor vallahi:)) pekde güzel oluyor. Ulan evde de kimse yok. Şöyle keyifli keyifli ağlasam mı ki, birkaç da ağlama mevzum vardı hani onları da devreye soksam filmi bahane etsem dedim.

Karar verildi. Tezgah tamam. Dolmanın başına geçildi. Film başlatıldı...

Kendimi ağlamaya odakladığım için mi yoksa hakkaten çok dokunaklı mıydı neydi dakka bir gol bir başladım ağlamaya. Yanımda bir paket peçete:))) Dolma mı sardım nereme sardım. Yaprağın tersi düzü nereydi. Bu dolmada nerden çıktı, kim icat etti lan bunu isyanını o zaman yaşadım işte:)

Ağla ağla ve ağla film bitene kadar ağladım. Gözlerim davul gibi oldu. Bir tencere dolma sardım. Başım gözüm ağrıdı. Ağrı kesici aldım. Uzunca bir süre ağlayacağımı önceden bileceğim bir film seyretmemeye karar verdim. Psikolojim bozuldu. Mutlu olmak için yarattığım duvarlarım yıkıldı resmen. Yok yok bana göre değil böyle film seyretmek. Töbe bi daha seyretmeyeceğim.

Ama dolma saracağım bak:)) Keşke komik bir filmle sarsaydım kendisini haksızlık da ediyorum şimdi. Pek de lezzetli olmuştu. Diyarbakır usulü ekşili dolmam.

Sabah işe geldiğimde gözlerimde hala dünün şişliği vardı. Ama iyi oluyor yahu. Göz kapaklarının üstü şiş olunca makyaj daha kolay yapılıyor. Doğal botox gibi bişey:))

Ama en komiğide eve dönen ev halkının seni o şekilde görmesi:)))))) Dehşete kapılmış gibi bakan gözler:))) Çocuğa da belli etmemek için çabalayan soru soran gözler. Yok bişey ediz babam ve oğlumu seyrettim:)) deyince edo dan koca bir
-haaaaaaaa çıktı:))))


nimet

22 Kasım 2006

Ankara'dan abim geldi...

Evde bir bayram havası
Annem/Babam onu çokkkk sevirmişşş..... (dım dım dım)

öyle inceden inceden bunu söyledim kaç gündür.

Uzaklardan ablam geldi. Yüzümüzde güller açtı. Özlediklerimizin birazı çıktı gitti, bırakacaklarımız acı verdi. Ayrılık çok zor. Gurbet hepsinden zor. Bugün yolcu ettik yeniden. Bir sonraki görüşmeye yelken açtık hep birlikte.

Dağınık yaşayan aile fertleri toplaştı baba evinde.
Annemle Babam da kendi evlerinde değildi bu arada onlarda evlerine geldiler ve harbi harbi toplaştık yani. 
-
En tatlısı da yiğenimdi tabiki.  Nazan ilk defa bir rakip ile karşılaştı korkunç kıskandı. Onu hiç böyle görmemiştim.
Can oğlumuz 3 yaşını henüz doldurmadı. Çocukların çat pat konuştukları tatlı zamanları yani. Ama bir şarkı söylüyor ki çok komik. Hala içimden onu söylüyorum. Şarkının aslını çok merak ettim. 
 Bakıcısının oğlu sıkı arabeskçilerdenmiş, e papağan çocuklarda ne duyarlarsa onu tekrarlamak ihtiyacı duyarlar ya:)
Şarkının veya türkünün bilemiyorum sözleri şöyle; yalnız tabi bunu söylerken arabesk formatında söyleyeceksiniz.

Sokak kadınıııııı.....
Allahsız sürtükkkkk.....
Biz neler gördük.... ULANNNN (burda eller isyankar açılıp bağırılıyor)
:)

Umarım tez elden bu bakıcıdan kurtulurda kreşe başlar ufaklık.

Yıllık iznimden iki gün koparmıştım. Bugün başladım. Yeniden mesai yollarındayım.

nimet

14 Kasım 2006

FORMATLANDIM!

Bilgisayarım format yedi. Ohhh tertemiz oldu. Bayram temizliği gibi.

Karşımdaki ekran ve içindeki evrenle o kadar haşır neşirim ki bazen ekranın içinde olanlar gerçek hayatta da oluverecekmiş gibi geliyor..
Örneğin hayatı da formatlasak diyebiliyorum. Format esnasında kaybetmek istemediğim bilgi ve belgeleri başka bir yere yüklesem. Ailemi, malımı, mülkümü:) onlarsız olmaz biliyorsunuz. Saklamak istediğim arkadaşlarımı da alsam bir kenara geri kalanına format atsam.
Hatalarımı tekrarlamamaya çalışarak yeniden başlasam mesala:) güzel olurdu değil mi.

Yada ne bileyim hayatta bir geri al tuşu olsa.
-Ayyy niye söyledim şimdi ben bunu !!! dediğim anlarda örneğin,  hop geri al tuşuna basıp yeniden densizlik yapmadığım anıma dönsem:)
...

geçen hafta çookk eski çocukluk arkadaşlarımdan birini gördüm. Sesini duydum.
Fazla muhabbet edemedik ama yinede Tunalı'da rastlaşmak güzel oldu. En kısa zamanda buluşmak dileğinde bulunduk ama en kısa zaman kaç yıla tekabül eder bilmiyorum artık. Hayatıma format atarken onu da saklanacak belgeler arasına alacağım:)

Şu anda bu satırları yazarken aslında kardeşim ameliyatta. Gözünden ameliyat olacak. Çok mühim bişey değil ama aklım onda. Ben her zamanki gibi izin alamadım. Önceden randevulaştığım davacılarımla ifadeleşmelerim var.

Sabah kızımı etüd e bıraktım, bırakılan çocukların bükük boyunlarını görmeyeli uzun zaman olmuştu:(

Bu günlerde sonbaharın güzelliklerini bol bol yürüyüş yaparak yaşıyorum. Çok güzel, çok duygusal. Duygusallaşmayı ve hatta romantikleşmeyi pek sevmesemde olasım var.

Böyle daldan budaktan konuşasım var.

Dostlarımla buluşup içesim var.

Alışveriş yapasım var.

Sonbahardan kesin:)

nimet

06 Kasım 2006

Başınsağolsun Baba!!

Babamın ismi rahmetli İsmet İnönü'nün ismidir. Dedemin bir erkek evladı olunca İsmet olacak demiş. İsmet İnönü vefat ettiğinde sigaraya başlamış. Ona keza Babam da Bülent Ecevit hayranıydı. Hayranlıktan öte tutkundu, bağlıydı. Belli ki üniversite yıllarında makaryos'a ölüm!! sloganlarıyla Kızılay meydanına yürürken kazanmıştı bu sempatisini.

Muhafazakar görüşlere sahip olan Büyükbabam 5-6 yaşlarındaki ablamı kızdırırdı. Ablam hırsla kalkar, avazının çıktığı kadar HALKÇI ECEVİT....HALKÇI ECEVİT diye bağırırdı:) neticesinde kahkahalarla gülünen sıcak bir aile ortamı yaratılırdı. Ablam, okuma yazma öğrendiğinde eylemlerine anneannemlerin evinin duvarlarına Halkçı Ecevit yazarak devam etti:))

Bana gelince;
Ankara'da politikacılarla yaşamak kolay değildir arkadaşlar. Herhangi bir milletvekili geçecek diye koskoca caddeler kapatılır, Başbakan evine gidecek diye yollar boşaltılır. Benim çocuğumun servisi gelecekmiş, ben yetişemeyecekmişim, yavrum ortada kalacakmış onların umrunda olmaz!! Onların yol kapatmalarından bilmem neredeki sokakta Ambulansın kalacağı, belki de içindeki hastanın öleceği gerçeği de onların umurunda olmaz.

Ama birinin umrundaydı.

Kızılay meydanının fıkır fıkır olduğu zamanların birinde ve tam da orta göbeğinde karşıdan karşıya geçiyordum. Reno marka resmi arabayı farkettim önce, allah allah ışıkda duran bir meclis üyesi!! kimmiş bu ayol:)) diyerek arabanın içine baktım. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit! makam koltuğunda oturuş sebebini özümsemiş bir Başbakan olarak kırmızı ışığında durmuş VATANDAŞ larının geçmesini bekliyor paşa paşa. O zaman Ablamı düşünmüştüm tebessümle:) Abla işte HALKÇI ECEVİT!!

Başınsağolsun Babacım.

NİMET

05 Kasım 2006

GELDİ


Daha sararıp döküleceklerdi ama misafir erken geldi, hop oturdu baş köşeye.
Balkonumun yegane komşusu dut ağacı bu:)
 Her odadan ayrı bir manzara bizim ağaçlar.

Bazen hırsız girecek korkum olsada,
bilmediğim emvai çeşit böcekleri getirselerde, evimizin içini karanlık yapsalarda,
balkonumun içine kadar giren dalları içim yanarak koparsamda,
dört bir yanımı çevreleyip yeşillik yüzü gösterdikleri için teşekkür ederim kendilerine. Tabi birde kış manzaralarını doyasıya tatdırdıkları için:)

E günlerden pazar olunca ve sabah kalktığında yılın ilk karı ile süpriz bir şekilde karşılaşınca bir eğlence bir eğlence sorma gitsin. Bakalım hafta içi de aynı güzellikte olacakmıyız:)