24 Nisan 2007

Anneyim ben Anne...:)



İlkler bir başka oluyor. Çocukların her biri ne de tatlı olmuşlardı.

Nazan, yunanca bir şarkı eşliğinde dans gösterisi sundu:)

Daha önce kreşte gösterilerimiz olmuştu ama okullu olması diğer öğrencilerin arasına karışması onu uzaktan seyretmek beni çok duygulandırdı. Gözlerim doldu.

"Vay be" dedim sonra. :) Anneyim ben anne.

Fakat Ediz de yanımda "Babayım ben Babaaa.." edasıyla duruyordu:)

Gururla baktık kendisine. Eserimizi seyrettik:)

Nimet

16 Nisan 2007

Burası Nasıl?



Son tablom.

Cumartesi günü pek keyifli resim yapıyordum ama çocukların kaza haberinden sonra yapma isteğim gitti bir anda.

Aslında evin önüne bir masa atayım. Masanın etrafında otursunlar falan diyordum ama dedim ya yapma isteğim gitti. Bu resim de bu kadar olsun. Yaşlı amcam bahçesiyle uğraşıyor. Bahar gelmiş evinin önüne. Çoluk çocuk da yok etrafında. Zaten böyle bir eve de ancak onun yaşında sahip olabiliriz herhalde:))

Hayalim böyle bir ev işte. Olur inşallah bir gün o da olur:)

nimet

13 Nisan 2007

Paylaşılan Tatlar:)

ANKAN dostum, paylaşılan tatlar'ım sobelemiş beni:)
Cevap veriyorum efenim:) Merak edenler buyursun:)

Soru 1: Daha önce yaşadığım 3 şehir

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım
Hep Ankaradaydım yani:) Köklerimde Ankara'lı. Bende Ankara'da doğdum, büyüdüm, yaşıyorum.
Başka bir şehirde yaşamayı istedim. Özellikle ege de deniz kenarında küçük bir kasabada, küçük yer insanı olmak istedim yani.
Hatta Edizle yer beğendik. Buraya tayin istersek nereye gelirim araştırması yapacak kadar işi ilerletmiştik... ama...ama...ama....

Soru 2: Tatil için gittiğiniz gördüğünüz ve önermek istediğiniz üç yer:

Hmm... Birinci sırada kesinlikle Karadeniz var. Ayder yaylası. Mutlaka gidilmeli. Mutlaka görülmeli.

İkinci sırada çocukluğumun gençliğimin tatillerinin yeri Kuşadası var elbette:) denizi süper. Fakat son yıllarda çok hırsızlık varmış. Orası da dejenere olmuş yani.

Üçüncü bir isim vermekte zorlanıyorum. Düşündüm uzun süre çünkü özel bir yer yok. Hep tatil yöreleri. Kemer gibi, Aksu gibi. Henüz üçüncü sırada yer alacak özel bir yer göremedim daha. Bu sıraya Doğu'yu koymak istiyorum. Mesela Urfa'ya, Antep'e ve Diyarbakır'a gitmek istiyorum.

Soru 3:Yaşamak istediğim üç şehir:

Şehir yok. Ege'de küçük bir kasabada yaşamak istiyorum ben.

Soru 4: Şu anki mesleğim

Eeeee.. bu soruyu yuvarlayacağım:) kısaca hukukçu diyorum.

Soru 5:Dünyaya yeniden gelseniz hangi mesleği yapmak isterdiniz?

Kazık bir soru bu ya. Sanırım ben ilk mesleğime devam etmek isterdim. Yani Ruh Hastalarının eğitmeni olurdum yine. Çünkü korkunç manevi haz veren, kendimi farklı hissettiren bir meslekti. Biraz akla zarar veriyordu ve zamanla benimde aklımı yitirmem söz konusu olabilir di ama:) ki yitirmediğim de şüphe götürür o da ayrı :) yine de ilk mesleğime devam etmek isterdim.

Soru 6:Kesinlikle yapamazdım dediğiniz meslek

Doktorluk

Soru 7:Yaşam felsefenizi oluşturan sözlerden biri:

Tek sözüm var zaten o da: salla gitsin....:))))

Soru 8:Bir kitaptan alınma sevdiğiniz bir bölüm, paragraf ya da cümle:

Ah paylaşılan tatlarım benim:) çok var benim sağda solda not aldığım kitap bölümleri ama bilgisayarda değil ve dipsiz kuyu evimin kimbilir neresinde:)) ama kitabını lise 2. sınıfta okuduğum, Sevgi Soysal'ın kitabından alınma bir paragraf en çok sevdiğim diyebilirim.

Soru 9: Çok sevdiğiniz bir şiirin bir parçası:

Bir parça değil. En ve de en sevdiğim şiir var sadece. Haftada bir kez mutlaka tekrarladığım. Özellikle düşünerek yürüyüş yapma ihtiyacı duyduğum zamanlarda yüksek sesle okuduğum tek şiir. Orhan Veli'nin Misafir'i.

Dün fena sıkıldım akşama kadar
İki paket cigara bana mısın demedi
Yazı yazacak oldum, sarmadı
Keman çaldım ömrümde ilk defa
Dolaştım Tavla oynayanları seyrettim
Bir şarkıyı başka makamla söyledim
Sinek tuttum bir kibrit kutusu
Allah kahretsin, en sonunda Kalktım buraya geldim


Bitti. :)

Nimet

08 Nisan 2007

Uçuk.

Gecenin sessizliğinde veya gün doğumunun huzurunda evimin dışındaki herhangi bir sese hassasiyetim var.

Bu sabah yan dairemde yapılan bir telefon görüşmesinin sesine uyandım. ! İlginç ama pazar sabahı uykumun en tatlı yerinde uzaklardan gelen "ambulans lazım" sesiyle zınk diye kalktım. Edizi kaldırdım. Pijamalarımızla yarı uyur, yarı uyanık yan kapıyı çaldık. Hayatımın 8 yıllık diliminin şahidi Hatice Teyzemiz yerde yüzükoyun pelte gibi yatıyor.

Bir iki bayram gittik evine, bir kerede kapıda kalmıştım o zaman konuk oldum kendisine. Onun dışında sadece cumartesi sabahları kapıcıdan süt-ekmek alırken günaydınlaştık.

Ama dediğim gibi hayatımın 8 yılına şahitlik yaptı. Bu çok önemli.

Apartmandaki bu ikinci cenazemiz. İlkinde de başrolde yine Ediz vardı. Cenaze sahibinin oğluna haber vermişti; "Anneniz vefat etti gelin" diye. Elinde beş tane simitle gelmişti. "kahvaltı yapmamıştım da sizde alırmısınız" demişti. Annesinin cenazesi yerdeyken. !

Bu sabahta aynı sahneler vardı. Alo 188 arandı. Gelin denildi. "Merhumun babasının adı nedir" diye soruldu. "bilmiyorum kardeşim" denildi. Karşı taraf "babasının adı lazım" dedi. "Yahu öldü ne babası, yok kimsesi" denildi. Karşı taraf "ben anlamam babasının adı, sağlık karnesi, ebesinin örekesi...." lazım dedi bizden tarafca azarlandı binbir nazla "tamam geliyoruz" denildi.

Tabutu yukarıya çıkaramayız "merhumu aşağıya indireceğiz" dediler, sağlam bir çarşafın içinde aşağıya taşıdılar. Yine başrolde Ediz!

Garip ama hem üzülüyorum, hem ağlıyorum, hem Hatice Teyzeyi Tabutuna yerleştirmek için aşağıya indirmeye çabalayan Edizin beli incinecek endişesi duyuyorum. Diğer taraftan Nazanın burnunu sümkürme sesini duyuyorum oh oh deyip seviniyorum.

Herşey olup bitti alışverişe çıktık. Sabah sabah hiçbirşey yaşamamış gibi mutfağımıza perde beğendik. Canımız su böreği çekti aldık yedik.

Ne desem bilmiyorum ki her olaya karşı soğukkanlıyımdır desem de akşam farkettim dudağım uçuklamış.

Son olarak yeni tablomu paylaşayım sizinle. Bir iki rötuşluk işi var daha. Sardunyam bir fikir verdi perdelerden biraz su aksın dedi. Akıtacağım sardunyam. Bugün sular yerinde dursun yarın perdeden aşağıya inecekler:)

nimet

06 Nisan 2007

Yağmur.....

Yanında aşkın varken bir şemsiyenin altında sarmaş dolaş yürüyorsan,
Utangaç bir kız gibi çisil çisil yağarak, çam kokularını burnuna dolduruyorsa,
Tahtadan yapılmış dağ evinin penceresinden kendisini seyre dalmışsan,
Bir bardak çay eşliğinde camdan seyrediyorsan,
Denizin içindeyken yağmaya başlamışsa:)
Bereket getirmişse,
Yaz yağmuru olduysa,

GÜZEL.....

Yukarıdaki şartlar altında yağmuru seviyorum onun dışında sevmiyorum kendisini.
Stres yaratıyor bende. Saçlarım....kurumayan çamaşırlar...yeni silinen camlar.. trafik.... ıslanınca jilet gibi kaygan olan asfaltlar .... çamura batma... oynak kaldırım taşlarına dikkatli bas...

Şehir karanlık olunca insanın gözüne ne kadar çirkin, kirli, beton... görünüyor.

Yeni resmime başladım. Değişik bir çalışma olacak. Bende merak ediyorum vallahi sonunda ne çıkacak diye. Yine paylaşırım sizinle.

Randevularım, nazanla gidilecek tiyatro, sinema, etkinlik tarihleri vs.ayarlamak için bende defter tutmaya başladım artık. Şu gün uygun musun diye sorana bi dakka deyip deftere bakıyorum vallahi:)Yakın gözlüğüde takarsam tam olacak:)

Geçen ay takvimimde bir tarih işaretlemişim yanına da yazmışım "dua edilecek" ! :)

Şimdi şu satırları yazarken şiddetle evimde olma isteği duyuyorum. Neyse ki bugün Cuma.
 Seni seviyorum Cuma.

nimet
her zaman cumartesi

03 Nisan 2007

Yeni yüz!



Eskiyi yeni yapmaya çabalamak çok zor! Düzeltmeye çabaladıkça binaların mimari harikası! ortaya çıkıyor.
Pimapen, balkon kapatma vs. işlerine kalkıştık. Gerçekten zor. Duvarlara çivi çakmaya kalkıyorsun bir kalıp duvar sıvası kalkıyor.Elektrik kabloları eskiyip seni aniden karanlıkta bırakıyor. Mesela bizim evi yapan yerleri mermer yaptırmış! ne akla hizmet yaptırdı bilmiyorum. Hem binaya ağırlık, hem de ev içindeki bakımı mümkün değil.
Sardunyam mutfak balkonunu kapattığın zaman mutfağın buharı camları buhar yapıyor bilesin demişti:) evet sardunya buhar oluyormuş hakkaten:)
Bin parçaya bölünmüş vaziyetteyim yine:) Beynimin içindeki tilkiler fazla mesai yapıyor. Her bir lobunda ayrı düşünceler mevcut. Bu düşünceler kendi aralarında klasörlere ayrılmış vaziyette:)
Bütün bu telaşlarımın arasında kızıma çizgi oynamayı öğretmeye çalıştım. Çok komik oynuyor:) tek ayak üzerinde zıplamayı bi türlü beceremiyor yazık:) Vaziyet buyken ip atlamayı öğretmenin bi alemi yok diyorum ben:)) çocuğun kafasını fazla karıştırmayım bari:)
nimet