27 Ocak 2006

KAR TATİLİ

Kar yağdı okullar tatil oldu.
Devlet daireleri mesailerini erken bitirir oldu.
Çocuklu ev hanımlarına izin verilir oldu.
Ama neden ben rahat devlet memuru değilim diye isyanlardayım kaç gündür.

Çünkü, Nazanın kreşi tatil olmadı fakat bütün anneler evlerinde yavrularıyla kar tatili yaparken ben işyerimde  olduğum için Nazan kreşte tek başına kaldı.  
 
Bu duruma binaen zar zor dün izin aldım.
Öyle "git canım tabi aaaa" şeklinde bir izin de değil bu arada. "Hmmmm peki ne gerek vardı şimdi canım aaaaaa" şeklinde bir izindi.
 Nazanla evde durmak işkence gibi bu arada. Bütün gün durmadan evcilik oynuyorsun yaw:(


İki dakka resim yapıyım dedim hemen Nazanın da olaya dahil edilmesi zorunluluğu var. Hop elimden şovalyem de alınıyor. Gördüğünüz tablo nazanın yeni eserinin başlangıcı.
"Nazan şovalye benimdi ama" dedim. Çok ta net çekemediğim resimdende anlaşılacağı üzere "napıyım anne artık benim" dedi..

nimet
kış günü

17 Ocak 2006

abur cubur.....



sardunya beni söbelemiş yine:)) e sardunya yani bunun sonunda hep ben ebe kalıyorum ama:) fakat bu sefer işi sağlama almışın başka ebelerde bulmuşun kendine:))
Ammaaa.. konu açısından ben resmen çuvalladım. Abur cubur insanı değilmiyim ne. Yoksa bişeyler yemeye üşenen bir tembel miyim? Ama düşündüm şimdi zeytinyağlı yemek hastasıyım ben galiba. Şimdi sorsanız sağ elimdeki cips mi sol elimdeki pırasa yemeğimi:)) pırasa yemeği derim vallahi. Manyak mıyım neyim?
Dondurmayı pek sevmem olsada olur olmasada.
Cips vs. şeyler evde varsa eğer (öyle özel olarak gidip almam asla) yoğurt vs. ile tatlandırarak yemeyi tercih ederim. Yine olsa da olur olmasada.
Çikolata da öyle olsa da olur olmasada.
Esasen benim abur cubur yemem için şartlarım var. Bi kere boş vaktim olmalı. Bir film seyrediyor olmalıyım. Yanında yönümde kimse olmamalı. Gündüz vakti evde olmalıyım. Yırıl yırıl kapris yüklüyüm yani bu konuda.
Allah Allah ne zor bi soru sormuşun sen meğerse sardunya yaw:) Apışıp kaldım ha!

nimet

16 Ocak 2006

mız mız mız.....

İşe başladım:(
Şişmiş göz altlarıyla, küskün küskün oturuyorum!
Bayramdı tatil sayılmazdı ama yinede sabahları 11.00 de kalkıyorduk yaw. Akşamları özgürce istediğimiz saatte yatıyorduk.
En çok ta Nazan için üzülüyorum. Yazık çocuğa be. Sabah o da küskün küskün oturuyordu.
Bayram boyunca evde haber vs. seyrettik ya Nazan kuş gribinden acayip etkilendi. Tatil günlerinde şöyle eşofmanları çekip yürüyerek kuğuluya gitmeyi pek bi severdik ama Nazan hanımın kuş gribi korkusu sebebiyle kuğulu park bizsiz kalacak bir süreliğine.
Benim salonumun avizesini kırmamın dışında çok önemli bişey olmadı:))
Kısacası döndük dolaştık geldik işte.
Şimdi akşamki dişçi randevumun verdiği gerginlikle bir an önce bu günümün bitmesini temenni ediyorum....

nimet
bugün saat 14.30

13 Ocak 2006

Ah İstanbul....İstanbul



KRİZİM TUTTU... ÖZLEDİM.....

Kulaklıkları takıp yüksek sesle dinlemek lazım. Düşünmek lazım... Yeniden yaşamak lazım.....

Bkz..


nimet



Bir lodos lazım bana bir kürek bir kayık
zulada birkaç şişe yakut yer gök kırmızı
söverim gelmişine geçmişine ayıpsa ayıp
düşer üstüme akşamdan kalma sabah yıldızı

ah istanbul istanbul olalı hiç görmedi böyle keder
geberiyorum aşkından kalmadı bende gururdan eser

ne acı ne acı insan kendine ne kadar yenik
bulunmadı ihanetin ilacı yürek koca bir kara delik
yapacak hiçbir şey yok gibi gitmek istedi gitti
hem anlıyorum hem çok acı tek taraflı bitti

09 Ocak 2006

BAYRAMLAR....

Çoğu zaman bayram tatilleri bende çelişki yaratıyor. Şu anlamda;

Önce eskisinden bahsedeyim. Eskiden Kızılcahamam da Büyükbabamlar bayram namazından gelene kadar kalkılır, bayramlıklar giyilir. Namazdan gelen babaların elleri öpülür, harçlıklar alınır sonra Kızılcahamamın içindeki ve şimdilerde onların köy bakkalı olduğunu farkettiğim içinde oyuncağından sızma zeytinyağına kadar herşeyin bulunduğu pire marketlerden oyuncak alınır.

Yada Ankara da zeki bebeden veya santral bebeden alınmış ve sır gibi saklanılan bayramlıklar giyilerek apartmandaki teyzelerin, amcaların kapıları çalınır şeker toplanılır , sonra da Babamın bizi gençlik parkındaki oyuncaklara götürmesi istenilirdi. Yani vesselam bayramlar her halükarda güzeldi.

Şimdilerde de güzel aslında:))

Evde oturmak istiyorum!

Allah bedava olan otobüslere yolumu düşürmesin istiyorum!

Çoğu zaman tatile gitmek istiyorum!

Hele ki bu bayram İstanbulda olmak istiyorum!!!

Eski alışkanlıkmıdır nedir ille de bayramlık almak istiyorum ve gariptir her bayram yeni kıyafet alıyorum. Napıyım elimde değil:))

Her ne kadar kendim bayram kavramını yitiriyor olsamda kızıma bayram muhabbetlerini kazandırmaya çalışıyorum. O da yeni alınan ayakkabılarıyla yatsın istiyorum. Anne-Baba olmak çok zor yaw. Yazarken bile yoruluyor insan.

Esasen hepinizin bayramını kutlamak istedim sadece. Gecenin 12 sinde bayrama adımımı attığım şu yeni saniyelerde büyüklerin elleri küçüklerin gözleri öpülür demiyeceğim manasız bir kelime bana göre, küçüklerin yanaklarından şapır şupur öperim diyim ben :))))

Sabah işimiz çok. Edizle Babam CAN Çiftliğine gidip boynuzlu bir koç kestirip gelecekler. (tabiki Can Ailesi için)
Bizde annemlerde hazır ve nazır bayramlıklarımızı giymiş bekleyeceğiz. Muhtemelen babamın gözü etten başka birşey görmeyecek.
Bir et yemez olarak ben muhtemelen yine midem bulanarak annemin sardığı bütün dolmaları yiyeceğim.
Ve şimdi beni okuyan İstanbul halkı.... Şimdi Nazım dayının tayininin kutlamasını bizsiz yapacaksınız ha!! peh.... Borcunuz olsun:))

nimet (hepsi) - ediz (sadece istanbul kısmı için) :))

06 Ocak 2006

Nazan'dan Önce.... Nazan'dan Sonra....


sardunya beni söbelemiş:)) E deniz yani bide bunu öğrendim senden:)) du bakalım daha neler öğreneceğiz:))

Öncelikle uzunca bir süre düşündüm. Nazandan önceki hayatımı. Unutmuşum resmen yaw:)) O kadar çok zaman geçmiş gibi geliyorki. Ondan önce yaşamamışım gibi geliyor hatta.

Nazandan önce hiçbir hafta sonu dışarıya çıkmıyordum.
Çarşı pazar kültürüm gelişmemişti.
Hangi mağazanın tuvaleti daha temiz, tunalı da hangi pastanede tuvalet var, hangisinda oyun salonu var bilmiyordum.
Kendime özel vakitlerimin kıymetini bilmiyordum.
Akşamları içtiğim bir bardak çayın tadının aslında ne kadar güzel olduğunun farkında değildim.
Uykularımın kıymetini bilemedim.
Hele ki boş vakitlerimde neden resim yapmadım onu hiççç bilmiyorum.
Dolmuşta ağlayan çocuklara tahammülüm yoktu.
Etrafı inceleyen bir bebek hiç ilgimi çekmezdi.
Benim bebeğim edizdi.

Nazandan sonra bir kızım bir oğlum var diyorum şimdi. Kızım Nazan, oğlum Ediz tabi şimdilerde:)))

Nazandan sonra;

Hayat felsefem değişti.
Ota b..ka ağlar oldum.
Edizimi kaybetmekten korkar oldum.
Evladını koruyan anne moduna girdim.
Tamamiyle karakterimden farklı davranışlar sergiledim yeri geldiğinde.
Artık dolmuşlarda ağlayan çocuklara kızmak bir yana onlara kızgın yüzle bakan insanlara acıyarak bakıyorum.
Birde anne olunca çok ilginç damak tadım değişti. Nazandan artan sürtenleri yedikçe. Hiç yiyemediğim bamyayı yer oldum. Pırasayı sever oldum. Klasik sofra çöplüğü pozisyonlarına girdim:))

ne biliyim sardunyacığım flaş flaş ilk aklıma gelenler bunlar. fekat benim sobeleyeceğim kimsem yokki senden başka:))

nimet

04 Ocak 2006

VERGİ İADESİ


NE GICIK... NE VAKİT KAYBI... NE LÜZUMSUZ... NE SİNİR BOZUCU.... KISACASI NE B....K tan bir iş!!!!

o geçmez, bu geçmez, onu ayır bunu çarp, onu böl.

Şimdi, bir adet havuz üyelik fişimiz var. Evirdim çevirdim, "ulan bunun geçmesi lazım" dedim. Açtım Maliye'ye telefon.

"Ne diyon gardeşim" diyen bir adamla yaklaşık 5 dakika cebelleştim. Bu faturanın katogorisi nedir çözemedik neticede. Bana göre hem sağlık, Gazi Üniversitesinin havuzu olduğu için hem eğitime giriyor:) uyanıkmıyım neyim bilmiyorum artık:)

Netice itibariyle kırpa, çıkara kuşa dönen fatura miktarını gördükçe hırsa kapılıp 700 bin Eski Türk Lirası değerindeki faturaları bile yazdım.

Tam ben bu konu ile ilgili protesto yolları ararken Sayın Başbakanımız kaldıracağız dedi ya pesss.... içimde kaldı.

Protesto demişken Babam aklıma geldi. Dolmuşa zam gelince dolmuşa binmez protesto eder. Ekmeğe zam gelince sabahın 6 sında halk ekmek kuyruğuna girer oradan alır. Domatese zam gelince domates almaz!!! Bide bize tembih eder. Almayın diye ısrar eder. Şimdi milyon nüfuslu Ankarada İsmet Can dolmuşa binmiş binmemiş kimin umrunda!! Dolmuşçu kenara çekip "gel Allahaşkına abi" deyip babamı zorla bindirecekmi hatra binaen.
Benim vergi iadesi protestom da bu işe benzeyecekti biraz ama al işte blogdan söyledim bende......

nimet

02 Ocak 2006

2006 HOŞ GELDİ.


Ömrümde ilk defa bir yeniyıl partisinde bu kadar çok eğlendim ve ömrümde ilk defa yılbaşı gecesi sabah 7'ye kadar oturdum. Tabiki arkadaşlarımla birlikte.:)
Çocuklar uyuduktan sonra tabu oynamaya başladık. Hafif çakır keyif olmuşken de pek keyifli geldi oyun bize. İçki içmeyi pek sevmem ama yılbaşıdır adettendir içilir diyerek ve kedime ızdırap vererek 2 kadeh kırmızı şarap, bir kadeh şampanya içtim. Partimizde kıyafet mecburiyeti vardı. Hepimiz baloya gidiyormuşçasına şıktık. Ama en cafcaflısı Süheyla olmuştu hani:))
Bu arada her ne kadar kıyafet yönetmeliği vardıysa da erkekler bu yönetmeliğe bir saat dayanabildiler. Gecenin büyük bir bölümünü eşofmanla tamamladılar.
Yeni yıla yine gülerek girdim. Bu sefer elimde para tutmadim. Aklıma gelmedi daha doğrusu. Ediz şampanyayı yine camdan dışarıya patlattı. Yine geri sayımı avazımın çıktığı kadar yaptım. Yanağımda kocaman bir sivilceyle 2006 ya girdim.
Tabi bunun birde ertesi günü var:)) ertesi gün evin en ücra köşelerinde kuruyemiş, cips ve binimum kırıntılar vardı. 4 tane çocuğun esip geçtiğinin izlerini taşıdığı besbelliydi tabi:)))
Ama neticesi mükemmeldi...

nimet