22 Aralık 2008

2008 Son dakikalar...:)


2008 yılımın son haftasında, seyretmediğim ve evde seyretmeye karar verdiğim "Issız Adam" filminin müziklerini dinliyorum.

Evde, arabada, işyerinde..

Artık dönsende dönmesende...
Ne çıkar beni sevmesende....

-o-
Anlamazdın anlamazdın..
Kadere de inanmazdın..

-o-Varsın böyle geçsin ömrüm...
Neşe ile dolsun bari her günüm
Hani benim sevdiklerim hani gönül verdiklerim.
Hasret gider ben giderim...



Ankan annelerimiz ile Yeniyıl partisi düzenliyoruz.

Çok ve de çok çalışıyorum.
Resim yapıyorum hem de büyük bir hevesle.

Büyükbabamın mezarına gittim. Toprağın altında onun olduğunu bilme hissi acı verdi.

2007 Ocak ayında karar verdiğimiz üzere, 2008'i 2009'a bağlayan gece İkizannemin evinde olacağız. Zannımca yüzbin kişi filan aynı evde olacak:)

Daha önce de dediğim gibi hala 2009 yılımdan hiçbir beklentim yok. Du bakali nolacak?

Yeni yılımızda görüşmek üzere...



Nimet




15 Aralık 2008

Koca Ahmet

Büyükbabaydı.
Yürüdüğü zaman deprem mi oldu dedirten Koca Ahmet di.
5 evlat 17 torunun sahibiydi.
Ekmeğinin adamıydı.

90 yıllık hayat mücadelesi bugün sona erdi...

Açıköğretim derslerini haber zannedip akşama kadar ders dinlerdi:))


Yemek saatlerinde misafir varsa misafirin yüzüne baka baka "niye gitmedi bunlar" derdi:)))

Durup dururken koca bacaklarini bir-iki-uc diye indirip kaldırarak jimlastik yapmaya başlardı:)

Arkasında yazılar olan sayfa koparmalı takvimler olmazsa yılı geçiremezdi:)

Kısa giymeyin canım sıkılıyor derdi:)) Israrla kısa giyilip önünden geçilirdi:))

Elinin birisi üşürdü, üşüyen eline yaz kış eldiven takardı:)))

Her bayram herkese bir lira harçlık verirdi.
Bu bayram son bir liramı aldım.

Koca çam devrildi...

Nimet

02 Aralık 2008

2008

Yaşadım bitti. :)
Kayda değer bişey yok.

Canımı çok yakan şeyler de oldu. İçime sığmayan sevinçlerim de oldu.
Sesim çıkmasın diye ağzımı bastırarak ağladığımda oldu, birinci kattaki kahkahamın 6 kattan duyulduğu da oldu.
Daha çok kendimi dalgalı deniz gibi hissettim.

Arkadaşım, can yoldaşım, biricik yavrum Nazanım büyüdü...
Ben bir yaş daha yaşlandım. Artık mimik çizgilerim var. :))
Evliliğimizin 9. yılını bitirdik, 10. yılını yaşıyoruz. Ben kendi adıma memnunum:) Bi de edize sormak lazım:))

Her yılımın büyük bir bölümünde yer alan ANKAN dostlarımla yine hep beraberdik.
Bu yıl Hilalimle yaz tatiline gidemedik ama Bayram Tatilini birlikte geçirdik.

Aslında genel olarak sıradan bir yıldı.
İlk defa gelecek olan yeni yılımdan ne beklediğimi bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum doğrusu.

Nimet

24 Kasım 2008

....


Dört duvar bir kapı...
elli kişilik açık ofisleri  düşününce tek kişilik sahneme şükrediyorum. :)
Nimet

07 Kasım 2008

Obama...:)

Bu aralar sinirliyim biraz ve hatta üzerimde alışılmadık bir sinir var.
Olur olmadık şeylere ağlayasım geliyor.

Son olarak Avrupa Yakasında Ata Demirer'in söylediği şarkıya içlenip ağlayınca, "noluyo lan" dedim. !!!

Ohaa.. Avrupa Yakasında ağlanır mı be:)

Troid ayarlarım mı bozuldu?
Bunalımlı havanın yarattığı nemlerin yağmura dönüşü müdür?

Doktora gittim. Troid testlerimi yaptırdım.
Bu arada ben deniz kronik troid hastasıyım. Bu detayı bunca senedir vermemişmiydim.
 Ayıp etmişim:)

Gavur gibiymişim.  Bişeyim yokmuş.  İlacını iç yoluna devam et dedi :)

Böylelikle diğer seçenek boşta kaldı. Kendimle fazla başbaşa kaldım sanırım diyerek bugün resim yapma aşkım geldi. Yarın yeni tabloma başlayacağım.


Ama yine de bişey yapmalıyım diyerek evde dolanırken gözüm narlarıma takıldı.

Zahmetli meyve:)

Bu arada başlığımın konumla uzaktan yakından ilgisi yok. Böyle bi bağlantı gelecek Obama hakkında bişey yazacağım zannediyorsanız hiç beklemeyin. Buraya kadar boşuna okudunuz:)

Nimet



03 Kasım 2008

SANSÜR...:))


Hani bi ara blog sayfaları yasaklandı.
Ben o ara benim sayfamında yasaklandığını CNN de son dakka haberi olarak gördüm!!!
Telefonlarım kilitlendi filan neler neler oldu.

Neyse ki araya bikaç ülke lideri girince açtılar.
Hal böyle olunca, bu hafta sonu gizli belgelerimi imha ettim. Belki yine kapatılırım blogumu basıp arama filan yaparlar neme lazım!!!!
Nimet

KARAMELA




ANKAN dostu Banumuz kendisine çok güzel bir mekan yarattı.

Karamela Pastanesi...

Yüzünde kocaman bir gurur vardı. :)

Hepbirlikte yanındaydık ve sonuna kadar yanında olacağız.




Nimet

22 Ekim 2008

Bu günlerde felsefik felsefik konuşasım var...

Koca koca adamlarla memleketi kurtarasım var..

Kafam önümde uzun yürüyüşler yapasım var...

Yeniden resim yapıp içime kapanasım var...

Memleketin durumundan mıdır, sonbahardan mıdır bilemiyorum.

Elime geçeni içine attığım bi nevi çöplük görevi gören sümenimin içini temizlemeye çalışırken Babamın bir resmini buldum. :))
Projesini kendisinin çizip, diktirtiği sırt çantasını büyük bir gururla takmış poz vermiş:))
Çantasında iki tane oltası yatağı vs...

Babam gibi balığa mı gitsem dedim sonra:)) Dağlarda yatsam günlerce, sonra ekmeğimi fareler yedi deyip geri gelsem:))

Bi keresinde heves ettim o çantayı takayım istedim.
Çantayı sırtıma takmamla birlikte ağırlığı sebebiyle sırtüstü dümdüz düşmem bir oldu:)))
Günlerce ev halkının dalga konusu olmuştum:))

Bu arada bişey daha söyleyeceğim.
Sevgili ANKAN grubumda konu olan salyangoz kremini aldım.
Biraz boyumu uzatsın, gözlerimi renkli yapsın, saçlarımı da uzatsın istiyorum. :)))
Bit kadar kreme bi dünya para verdim. Sadece yüzümle kalmayıp kesinlikle bunları da yapması lazım:)))

Nimet

16 Ekim 2008

Pabuçumun Gribi...:)))

Görmemişin bi gribi olmuş, tutmuş blog sayfasına konu yapmış:)))

Kimseye inandıramadım ama hastayım ulan hastayım feryatları içinde kocaa bi hafta geçirdim. :))

Öksürük krizlerim yüzünden konuşamadım, gülemedim. :))

Bilen bilir, bilmeyen öğrensin;
Nimetin gülememesi, öldüm ben mezara koyun beni demek:)

Hafta sonu battaniyenin altına konuşlanmış arada bi hastayım offf offff diye mızırdanıyorum.:)))
Arada bir inatla dilime dolanan "aynalı körük" şarkısını söylüyorum.
Hani var ya "aynalı körük olmazsağaaa ben gelin gitmemmmm, ut kemani çalmazsaaaa aynalı körüğe de binmemmmmmm"
Şaka değil ciddi ciddi baygın vaziyette arada bi omuzlarımı oynata oynata bu türküyü söylüyorum. Bilemiyorum bu da benim sayıklama çeşidim di belki:)))

Herneyse, Battaniyenin altında ben öyle mızır mızır yatarken, Nazan; "anne sana meyve çayı yapayım mı" dedi. !!!
Teklif bana çok komik ve uçuk geldi. 8 yaşındaki Nazanım bana çay yapacak!!

Yavrum dolaba yetişemezsin, sıcak çayı nasıl getirirsin vs. vs. bir sürü olabilecek olumsuzlukları saydım.
Anne ben yetişiyorum sen merak etme kaç şekerli içersin onu söyle, sana kuşburunu çayı yapayım ben dedi ve kalktı gitti.
5 dakika sonra salondan içeri elinde kupa, dökmemek için gözler kupaya sabitlenmiş, yavaş yavaş yürüyerek öyle bi girişi vardı ki ömrüme bedeldi. :))

Fakat hamdolsun artık iyiyim:)))


Nimet


15 Ekim 2008

Sonhabar....

Kış moduna son sürat geçiş yaptık hadi hayırlısı bakalım:)



Evim, kitabım, çayım, kalorifer köşem dörtgenine kavuştum.

Soğuk havaların keyfi de bi başka oluyor canım. :))



Sardunya dostumun doğum günümde hediye ettiği kitabı bitirdim. :)

Güzel kitapdı Sardunyam teşekkürederim yeniden:)

İkizannem sanada vereyim oku:)) Sen söylemeden ben söyleyim:)

Bu arada, kışa girdik ya grip durumları hemen yakama yapıştı. Salya sümük son sürat maşallah:))

Fakat hasta olduğumu bi türlü kimseye inandıramadım:)))
mız mız....



Ama gripde olsa, kış da gelse hayat güzel be:)


Nimet:)

17 Eylül 2008

........


80'li yılların sonunda okuduğum Gülünün Solduğu Akşam'ı yeniden okudum...............


Nerden niçin mi geldim
Bilmeden bir şey diyemem, ya siz?
Hem hiç önemli değil.
Geldim, yer açtılar oturdum.
Girip çıkanlar vardı.
Zaten ben geldiğimde...
BEHÇET NECATİGİL



Anneannemlerin evi Kızılcahamam'da 4 daireli küçük bir apartmandı.
Etrafı çakıl taşıyla çevriliydi.
Ön bahçesinde meyve ağaçları, arka bahçesinde inek damı ve inekler, tavuk kümesi ve tavuklar vardı. :)

Yarısı devlet dairesiydi. :))
Devlet dairesi kısmına gizlice dolanıp camından içeri bakardık. :)))
Yasaklı alan cazip:)) Hele de çocuksan...
İneklerden korkardık da tavukları yakalayıp ikinci kattan atıp uçup uçamadıklarını test ederdik!!
:))

Yarısı devlet dairesi, birazı oturma alanı, bi bölümü çiftlik bir katı da kiralık olan çok kullanımlı Büyükbaba evinde İstanbuldan Ankaraya yürüyüş yapan Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve arkadaşları bir gece misafir olmuşlar.

Anneannem damda inek sağarken Deniz Gezmiş dama gelmiş yanına oturmuş.
"Teyze bu evlerin hepsi senin mi" demiş. "Evet yavrum" demiş anneannem.
İşte kominizm gelirse senin dört evin varken bir diğeri aç olmayacak demiş ve ideolojisini kendince anlatmaya çalışmış.

Şimdilerde Anneannem felçli de olsa gözleri görmez de olsa beş parmağını kaldırır "şuna oy atacağım" der:)))

Büyükbabamı Deniz Gezmiş zehirledi:)))
Ben kazanacağım onlar başkalarına verecekler diye asla sol partiye oy vermez:))

Öyle işte...

Hazır anane evinden bahsediyorken bi de komik bişey anlatayım :))

Bi gün eski resimlere bakıyoruz. Annem eline bi resim aldı. "aaaa hikmettt" dedi ve resme daldı gitti.
Ablam la ben atladık hemen kimmiş bu hikmet diye.
Anne bu hikmet değil Dayım dedik.
Ben dayının yanındaki ineğe diyorum dedi. :))))
Hakkaten dayım bi inekle resim çektirmişti:)))
Hikmet bizim damın mensubuymuş. Annemin sevincine bakılırsa Dayımdan da kıymetliymiş:)))
Biz ablamla kıvrana kıvrana gülerken annem hala kederli kederli mırıldanıyordu "çok iyi süt verirdi çok.."



Nimet

10 Eylül 2008

Kelime Oyunu

Sardunya dostumun kelime oyunu konusu Alışkanlıklar...

----------------------------------------------------------------------------

alışkanlıklarıma alışkınım.
klasörü geniş.
çoğu alışkanlık vazife.
çoğu vazife zevk.

kısır döngü.
bazen döngünün ortasında kaybolduğumu zannetsem de aslında kaybolma isteği de bi alışkanlık.
kaybolduğun yerden bulunmak zevk.

her sabah içtiğim kahvem...

yerime oturmadan açtığım bilgisayarım...

işyerinde içtiğim kahvemle beraber buluştuğum mail kutum...

kızıma 7 senedir bıkmadan usanmadan her sabah söylediğim şarkım...

üstümde olması gereken neşem...

hep aynı koltuğa oturmam...

hep aynı...hep aynı....hep aynı.... liste uzun.

Netice....

Alışkanlıklarım=Zevklerim=Nimetin dünyası...

Nimetin dünyası geniş içeri girmek sır...


Nimet

04 Eylül 2008

BUGÜN...




Bugün benimmm doğum günüm...
Hem sarhoşum hem yastayım.....
.......

Aslında Teomanın bu bunalım şarkısını hiç söylemek istemesem de, her doğum günümde sabahtan ağzıma takılıyor ve maalesef akşama kadar bu şarkıyı söylüyorum.

Bugün on sekizimden gün aldım. :)

Küçükken doğum günü kutlaması yapmak isterdik ama Babam "esköylülerin doğum günü olmaz" !!!! derdi. :)))
Biz de "ha öylemi!! bak sen ya...demek ki öyleymiş" diyerek normal hayatımıza devam ederdik. :)
Hatta doğum günlerimiz bir kaç hafta sonra bi başka kişinin hatırlatmasıyla filan anılırdı.
Şaka yapmıyorum:) Çok ciddiyim. :)
Evet salak çocuklardık, biliyoruz. :))

Aklımıza gelirse kutlarız:)))
ama şu şekilde;
"bugün günlerden neydi ya... aaaaa dün ablamın doğum günüydü!!!...dur bi arayım" şeklinde önem arz eden bi durum.

Yani velhasıl kutlatmam, kutlarım felsefesi. :)

Amaaa........

Bu sene ikinci doğum günü kutlamamı yaptım.
İlkini can dostum crescentim düzenlemişti. Akşam sünepe sünepe otururken kapıyı açtığımda, süprizzzz diye bağıran bi toplulukla karşılaşmıştım:)))

İkincisini bu sene Ramazandan önce ANKAN dostlarımla kutladık:) Bilerek yapmadılar ama pastanın üstünde iki tane mum vardı:)))

Öğlen yemekleri.... akşam yemekleri.... hala kutlamaya devam ediyoruz:)))

Önemli olduğumu biliyorum ama bunu hissettirmek ve bu anı yaşamak çok hoş. :))

Teşekkürederim.....



Dip not:
Ah Baba ah!! neler kaçırtmışsın bize:)) Nolurdu esköylülerin doğum günü kutlansaydı:))))



Nimet
Tamam 37 bitti!! :))

29 Ağustos 2008

Bazen de...

Bazen...

Ankara gecelerinde dostların tadına varılır...

Bazen de...
..............................................
Nimet

24 Ağustos 2008

Abdülkadir Yalabuk

Geçenlerde, her zaman alışveriş yaptığım çocuk mağazasından bişeyler alırken içeriye, "merhaba sermet abi" diye bağır çağır birisi girdi.

Sonra beni gördü pardon pardon deyip çıktı.
Bu kimmiş yahu diyerek bi baktım ki...!!!

"Aaaaa... Abdülkadirr" dedim ve öylece arkasından bakakaldım.

İçim burkuldu,
kötü oldum.
hastamdı...
ve belli ki yine hastaydı...

Tabi mağaza sahibi Sermet Abi, Abdülkadirin benimle ne alakası var merak etti:))
Kısa sohbetimizde öğrendim ki YouTube da yeri varmış:)) Yasaklı memleketimde youtube un sayfasını açabiliyorsanız eğer işte;

http://www.youtube.com/watch?v=KEwAiiY2ndY



Nimet

20 Ağustos 2008

Yapamam mı sandınız?:)




İlk göze çarpan şıkır şıkır sol taraf olunca ilk ondan başlayım bari:)
Efenim, sevgili ikiz annem bu aralar her gün ayrı bir halhal takıyor.
Bu duruma karşılık bendeniz de çatlama derecesinde ufak!!! bir kıskançlık durumu baş gösterdi.
Hal böyle olunca "alayım çeşit çeşit halhal ulan bu ne rezilliktir, nerde bu devlet nerde millet" diyerekten alışverişe koştum ama ne mümkün:)
Uyduruk kıytırık şeyler 20 YTL olunca boynumu büküp eve geldim:)
Çıkardım ne var ne yok incik boncuk malzemelerimi, el mi yaman bey mi yaman hadi bakalım hızıyla görmüş olduğunuz halhalımı yaptım.
Sonra...
Sağ taraftaki yaklaşık 3 metrelik halımı ördüm bitirdim.
Manyağım biliyorum. !!!
Geçenlerde tamir için eve iki usta gelecekti.
İşten çıktım koşa koşa eve geldim. İş kıyafetlerimi çıkarmaya fırsat bulamadan ustalar geldi.
Onlar koridorda işlerini yaparlarken bende boş durmayım bari diye hararetle yukarıda görmüş olduğunuz halımı örmeye başladım.
Görüntü şu:
Gayet işkadını bir hatun.... İş, arkadaş, ciddi, cıvık habire telefonla konuşuyor.
Ama elinde her biri birer metrelik kocaman şişlerle yaklaşık 3 metreye yakın uzunnn bir örgüyü hararetle örüyor. !!
Bi ara baktım çocuklar merakla beni seyrediyorlar.
"Halı örüyorum" dedim.
Baktım hala boş boş bakıyorlar ekleme yapayım bari diyerek "mutfaktaki gibi" dedim.
Yaptıkları işi bırakıp halıma bakmaya geldiler. "Abla benim annemde örgü örüyor ama kazak mazak" dedi bi tanesi:)
Türkçe meali  "sen ne b..k yemeye bunu örüyosun ki manyak mısın nesin" !
"Napıyım boş duramıyorum" dedim. 
Biliyorum çok tatmin edici bir cevap değil ama sonuç güzel ya sen ona bak. :)  
Her zaman neticeye bakarım ben. Başında ki haticeyle hiç işim olmaz.
Neticelerim de beni hiç mahçup etmez.
Haticenin kızı  nimet

16 Ağustos 2008

Evlenirmisin Benimle.... :))))

Şimdi... durun bi dakka:) detay haber geçmeden önce:))

şunu; http://viddeo.wordpress.com/2008/07/21/rafet-el-roman-omrumun-sahibi/ tıklayın dinleyin:)) hatta mümkünse sesini sonuna kadar açıp kulaklıklarınızı takın öyle dinleyin:)

Bu şarkıyı bulduğumda elektriği bulmuş kadar sevindim:))) hatta öyle bi icat yapmıştım ki şarkıyı yapan benim sevincimi görseydi kesin ben ne yapmışım ulan demişti:))
Günlerce arabada yüksek volüm bu şarkıyı dinleyip plan proğram yaptım.

Şimdi efenim...

Yüzükler takıldı... tebrikler edildi... büyüklerin elleri küçüklerin gözleri öpüldü... pasta geldi ortaya veeeee önceden büyük bir itina ile hazırladığım şarkının sesini sonuna kadar açtım:)))) pastayı bu şarkı eşliğinde kestiler. Birer yudum tattılar:))) sonra devamında danslarını yaptılar:))


Duy şu kalbimin vurduğu sesi....

Dilerim bitmesin bu tutku sevgi...

Kulak ver dilimden dökülen sözlere....

Bir söz bir evet
Bana versene

Evlenirmisin Benimle.......


Özgür benim nişanımın tepsi kızıydı:)) Şimdi nazan Özgürün tepsi kızı oldu:))
İkisi de çok heyecanlıydı...
Nazan çok tatlıydı:) Özgür çok güzeldi...

Peki ben ne yaptım:)) Ne beklersiniz?


Bkz..:))


Tabiki aile erkanımın beklentilerine karşılık sürekli oynadım:))
Ertesi gün kankam, kardeşim crescentimin kuzularının sünnet düğünü vardı:)


Eteklerimde konuşlanmış sinsi kurtlarımın birazını da orada döktüm:))


Şimdiii..... Bekleyin beni ikizannem ve ANKAN dostlarım:) Biraz da tamir edilmeye ihtiyacım var:))
İlacım sizsiniz...










Nimet
Parti kızı

30 Temmuz 2008

Yine...

Yine bi telaşedir gidiyor.:)

Cumartesi günü tekne kazıntımızı istemeye geldiler:))
Hoppa... verdik gitti:))

Ben evlenirken, "yatağının başına mum dikeceğiz, bide anı defteri koyacağız:)" demişlerdi:)))

Şimdi de Babam; ufaklık evlensin evin kapı kilidini değiştireceğim diyor:))))))

Fakat zor işler.

Birbirini hiç tanımayan iki aile oturuyor, abuk sabuk mevzu bulup konuşmaya çalışıyor.
Sevgili damat adayı kurbanlık koyun gibi büzüle büzüle oturup yusuf yusuf atıyor:)
Gelin adayı hanım hanımcık olma çabası gösteriyor vs. vs. :))))
Hakkaten komik... :)

Biz aile olarak her zamanki relakslığımızla bu durumu da lehimize çevirip acayip eğlendik.
Kaş göz işaretleriyle randevulaştığımız mutfak kulislerinde sessiz sessiz gülme krizlerine girdik. :)))))))

Neticede ailemiz için yeni bir hayran kitlesi yarattık:)))
Çok süperiz ya:))) Kendimizi seviyorum:))))

Durun daha bitmedi:))

Kadim dostum sevgili crescentimin oğullarının sünneti ile bizim ufaklığın nişanı aynı güne denk geliyor:))) Ama yemezler:)) Nimet heryere yetişir:)))

Hadin görüşürüz:) Vakit bulursam yazacağım:))

Nimet

27 Temmuz 2008

Enterasan Hikayeler...

Enterasan zamanlarda enterasan olaylar oluyor.

Salak gibi yaşıyoruz...

Ya da salak gibi yaşatılıyoruz...

İstanbul'a geçmiş olsun...


Nimet

23 Temmuz 2008

Sereserpe...

Hayat sereserpe...
Herşey sereserpe...

Yaz aylarında hep böyle hissediyorum.
Relaks.. kayıtsız...ipinden kurtulmuş gibi...

Olsa da olur olmasa da olur hayatı:)
Kışın hayat daha bi isyankar sanki. En azından ben öyle oluyorum:))
Ayakkabım çamur oldu diye "ne talihsizim" diyebiliyorum mesela:))))

Ayrıca güzel Ağustos ayım geldi.
Kayıtsız hayatımın doruk noktası:)
Adli tatilde yine mahkemedeyim ama yukarıda açıkladığım sebeplerle "amann bee..kim tutar seni" relakslığı içerisindeyim:))

Arada bir bu işin eylül'ü de var kasveti basıyor ama yine de olsun:) Eylül ayı içinde bir heyecan yarattım kendime:))
Yazarmıyım, unuturmuyum bilemiyorum ama benim bu sene 6 eylül de bir kutlamam var:)))
Gün kutlamayı hiç sevmem. Klişe olmayı da sevmem:)
Ama ben bu Eylül de "bir günü" kutlayacağım:)

Sevgili ikizannem:) 6 Eylül'de muhtemelen tatilde olacaksın:)) Ben kendi kendime kutlayacağım bu günü:))

Nimet

07 Temmuz 2008

Tatil Notları


Sabah 7 Akşam 12 her saniyeyi dolu dolu yaşayarak inanılmaz yorucu ama bi o kadar da tatmin edici bir tatil geçirdim. :))

Yalnız tatile birlikte gittiğim ANKAN dostum Sevgim Arkadaşıma "Nimetle tatile gitmek" konulu yazı dizisi hazırlatacak kadar üzerinde etkili bir iz bıraktım:))) İlahi Sevgim:)))

Hani geçenlerde seminere gitmiştim ya:) İşte o zamanlar her akşam şarkı söyleyen müzisyen arkadaş vardı. Daha ilk akşamda beni tanıdı!!!
Çok enteresan. :)) Çünkü her ne kadar edize ve diğerlerine hiç inandıramasam da:)) seminer akşamlarında hiçbir eğlenceye katılmamıştım.

Bu bize şöyle bir sonuç doğurdu; "hadi nimet hanım kalkın, hadi nimet hanım birlikte söyleyelim, hadi bi istek.... hadi...hadi..."

Nimet hanım zaten keyifli:) Bide keyife destek veren olunca tadından yenmez vaziyetler..:))

Son akşam biz halimizden gayet memnun gümbede gümbede davullu bir gösteri seyrederken Nazanım artık iflas etmişti:))))
O gece bi yattı ertesi gun akşam Ankaraya ulaşana kadar uyudu:))))
Annem duymasın:)))
Zaten tatil boyunca anne tacizine uğramış bir mağdurum:)
-yemeklerini yiyor mu?
-beyaz kızımı kararttınız mı?
-uykusunu da uyuyor mu?
-hasta etmediniz değil mi çocuğu?
Allahtan biz geldiğimizde Annem Mersine gitmişti:)) Biz de mi böyle olacağız acaba:)))
Nimet








01 Temmuz 2008

Döndüm...

Yine o kadar hırpaladık ki kendimizi detay veremeyecek kadar yorgunum:))

Nimet

10 Haziran 2008

Erkenden,,,,


İlk önce Arkadaşlarımıza haftalar öncesinden haber vererek randevu defterlerinde yerimizi aldık. :)
Amaç Temmuz doğumlu Nazanıma okullar kapanmadan doğum günü partisi düzenlemekti.
Mekan, palyaço, pastalar, yaşpasta, davetiyeler....
Aman Nazanım hayal kırıklığına uğramasın endişesiyle ince ince ayarlar yaptım.
Mangal yapan statüs memurusların arasından sıyrılıp kiraladığımız masaların yanında konuşlandık. :)
İkizannem "masaları ormanın içine taşıyalım mı" dedi.
Süper fikirdi!
Taşıdık, örtülerini örttük. Balonlarla çam ağaçlarını süsledik.
Başka bir masada açık büfelerimizi hazırladık.
Bu arada yardımlarından dolayı ikizanneme de çok teşekkür ederim:)
Palyaçomuz Sinan Amca da geldi. :)))
Sonra davetliler geldi. Partimiz şenlendi. :)
Güzel oldu.
Crescentim de gelmişti. Elbette her doğum günümüzde baş konuğumuzdur ama bu sefer bi başka kıymetliydi. Çünkü annesi hastanede yatıyordu. Kayınvalidesini ertesi gün çok çok önemli bir ameliyata girmesi için o gün hastaneye yatırmaları gerekiyordu. Ama yine de iki arada bi derede partimize katıldı. Başından sonuna kadar durdu. :)
Netice itibariyle Nazanımın ilk doğumgünü partisiydi. Hiç doğum günü partisi olmayan Annesi için çok önemliydi. Umarım hatırlar.
Nimet

04 Haziran 2008

Çaycıı geldi haanımmm...:)))

Her sene Nazanın okulunda panayır gibi bişey oluyor.
Genelde önünden geçerken "aaa burda ne var yaa.." dedik ama bi kere de içeri girip bakmadık :))
Fakat bu sene olayla mecburen tanıştırıldık. :)
Her sınıf bir stand açıyormuş, bişeyler satıyormuşsun. Elde edilen gelir okula veriliyormuş.:))
Bizim sınıf gözleme-ayran-çay sattı. :)
Görmüş olduğunuz üzere Nimetin yapmadığı bi çaycılık kalmıştı onu da yaptı:)) Artık ölse de gam yemez:)



Ama enteresan bir tecrube oldu:) Müzik, dans, çocuklar, halk, öğretmenler, veliler... Tam bir cümbüş vardı:) Arkadaşlarıma haber vermediğime çok hayıflandım.

Ondan Sonra...:)) Yaz geldi ya:) Havada gördüğüm leyleklerin hakkını verme zamanı geldi:))

Sokak şenlikleri başladı bitti:)
Şenlikleri şenlendirdik hep birlik ANKAN annelerimle beraber:)

Pamuk şeker... balon...macun şeker miydi hani şu renk renk olan çubuklara sarılan şeker:) işte o şekerlerden... vs... vs...
Netice itibariyle kendi çapımızda eğlendik:)

Annemler evlerine döndüler:) Balkonumuza kavuştum:))
Camiye baktığından mıdır yada illede benim balkonum olduğu için midir nedir annemlerin balkonunda oturmak etrafı seyretmek bana huzur veriyor:) Bi de çayım varsa süper:)


Bu arada benim tatilim de geldi:)) Adli tatil öncesi tatil kaçamakları çok zevkli inanın:))

Yalnız bu sene kankam crescentim ile birlikte gidemediğimiz için üzgünüm. Neyse....

Bu kadar... :)

Nimet
Yine ben

17 Mayıs 2008

MEMURUN SEYİR DEFTERİ-1

Akıllı akıllı adamlar uğraşıp didinip Kanun çıkarmışlar. :)

Sevimli yeni Kanun yukarıdan aşağıya yuvarlana yuvarlana inmiş, teee en aşağıda, toplu iğne başı büyüklüğünde ki nimete seminer olarak geri dönmüş. :)

Yani demem o ki Antalya sahillerinde seminerdeydim:)
Kocaa bir hafta ailemden, ANKAN dostlarımdan, crescentimden, internetimden, mesai arkadaşlarımdan... kısaca kendi yarattığım dünyamdan uzak kaldım.

Şunu anladım; kalabalığımın içinde yarattığım yalnızlık keyifliymiş.

Büyük söylemişim:))
Hani demiştim ya aşağıdaki yazılarımın birinde, yalnız olsam kimse olmasa diye:))
Duymuş anlaşıldı:))
Al sana yalnızlık dedi:))

Mesleki anlamda memurun seyir defterine yeni artılar eklendi.
Yeni yeni insanlar tanıdım o da keyif vericiydi.
En tatlı olanlarda doğudan gelen meslektaşlarımdı:))

Neyse...
Öyle işte...
Bu da böyle geçti kayıtlara.

Netice itibariyle işimi, masamı, sorunlarımı, Başkanımı özledim. Konu iş olunca onlarsız işin de keyfi yok.

nimet

03 Mayıs 2008

EY ÖZGÜRLÜK!

Bir gün işi astım:) He he:)
Amaç Nazanla zaman geçirmek, okula bırakmak, öğretmeniyle görüşmek...

Yavrum o kadar heyecanlıydı ki üzüldüm de aslında.
"anne beni okula bırakacağın için çok heyecanlıyım" dedi durdu yazık:)

Bir saat öncesinden okulun bahçesine gittik.
Bana öğrenci velisi olmanın usulünü defalarca anlattı.

Biz sıraya girince sen arka kapıdan benim çantamı sınıfa götüreceksin, istersen başka çocukların da çantasını alabilirsin, benim sıramı bilmiyorsun çantamı öğretmenin masasına koy oradan ben alırım.... vs. vs. vs.

Bu tarif etme durumunu onun heyecanına bağladım hatta; ay canım ya nasıl da mutlu oldu dedim.
Ama yok öyle değilmiş:)
Çocuğumun bi bildiği varmış:)

şimdi;

Arka kapıdan sınıfa girdim nazanın sırasını bilmiyorum tabi öğretmeniyle de görüşeceğim ya beklemeye başladım.

İki tane anne geldi beni hiç sallamadılar:) birbirleriyle sohbet ede ede sıraları düzelttiler.
Yerdeki pislikleri topladılar. Çocuklarının oturduğu sırayı hizaya soktular.
Okuma bayramı vs. bütün detayları aralarında konuştular.
Ben ki okuma bayramı ne zaman diye sormak için koskoca bir günümü verdim diye düşünürken bir başka anne geldi.
Diğerleriyle selamlaştı.
Onların sohbetine katıldı.
O da beni sallamadı yalnız:)
Çocuğunun oturduğu sırayı ıslak mendillerle sildi ve hatta hareket mıntıkasını dip köşe temizledi. !!

Allahım noluyo ya dedim:)
Ben mi normalim onlar mı anormal!
Böyle mi olması gerekli acaba, yuh ulan okul açıldı açılalı bi kere mi gelinir be kadın!...
Çocuğunun sırasını ıslak mendille siliyor ya ohaa.. vs. vs. vs.
hayretle tahtanın önünde manzarayı seyrettim.
Hani hazır tahtanın önündeyken tek ayak üstünde bekleyim bari cezalı anneyim ben dedim:)

Yok bitmedi daha:)) Az sonra bi başka anne geldi. Oh Tanrım tanıdığım bi anneydi bu neyse:)

Aaa sizi iyiki gördüm para vermeniz gerekli dedi. Tabi ya duruma bakılacak olursa ben ancak para veren anne oluyorum!!!

Sonuç:))

Nazanın sırasına temizlikçi kadın tutmayan ne olsun:)))

nimet

27 Nisan 2008

İŞTE:)

Çok tatlıydı.
Gözü bizi aradı. Gösterisini bize yaptı.

Bütün çocuklar çok tatlıydılar.

Ama birisi beni ağlattı.

Van'dan gelen konuk okulun öğrencilerden bir tanesi türkü söyledi.
Çocuğun yanık sesi, bizim çocukların özenli kıyafetlerinin yanında onun kıyafeti, boynunun büküklüğü ve söylediği türkü bana dokundu.

Güneşte yoktu ama hemen güneş gözlüklerimi taktım. Ağladığımı kimse görmesin istedim.
ANKAN annem Handeciğim de vardı törenimizde. Nimet ağladıysa ben hayde hayde ağlarım mantığıyla bi baktım o da takmıştı güneş gözlüklerini:)

Nimet
Bir adet anne!

18 Nisan 2008

Ben..

Buraya yazmaya başladığım günden bu yana ilk defa aşağıdaki gibi kelimeler sarf edeceğim tutmayın beni:))
Bkz.blog arşivim:)

Öncelikle kafam çok karışık.
Bir kaç haftadır otomatiğe bağlı yaşıyorum.
Gezmeye mi gidilecek gideyim, işe mi gelinecek geleyim, şu iş mi halledilecek halledeyim.
Herşeye kafa sallar oldum.

Bu hafta hem iş, hem özel hayat arası dangalak bir insan canımı çok sıktı. Önümüzdeki hafta çözüm olayına gebe.

mız mız kısmını aştım, taş olsam ağaç olsam modundayım.
Şiddetle yalnız olmaya, gülmemeye, konuşmamaya, düşünmemeye ihtiyacım var.

Mesela dağın başında bir kulube evinde yalnız olsam...
içinde şöminesi de olsa...
hafiften de hava serin olsa, şömineyi yaksam...
Denizliden gelecek olan ama gelmeyen meyve şaraplarımdan bi tanesini açsam... :)
Öylee ateşi seyretsem sakin sakin...

Ne güzel değil mi:)
vallahi almam içeri çalmayın kapımı:)))

Tümmm bunların yanında dün sabah Nazanım beni çok eğlendirdi:))
Sabah onu etude bırakırken ki sohbetimizin detayı aşağıdadır;

-Anne ben evlenince soy ismimi değiştirmeyeceğim.

-Tamam Nazan değiştirme isabet.

-Evlenirsem de kocam beni üzerse bavulumu toplayıp geleceğim.!!

-Tabi ki

-Ama yada neyse anne en iyisi ben bavulumu hiç açmayım toplaması zor olur!

:)))))))))))))))))))))))))))))))

Nimet ki ne Nimet

10 Nisan 2008

KELİME OYUNLARI:)

Sardunya dostumun kelime oyunu konusu Hata&Affetmek

Konu güzel:)

Affetmek bana mahsus değil. !!
Affetmem! Asla affetmem.
Ne kendi yaptığımı, ne başkasının yaptığını.
Korkunç bir sabrım, korkunç bir saklama kapasitem var.
Unutmam.!!

Hata mıdır?
Eyvallah yapılır.
Olgunluk kazandırır.
Büyütür.
Kendinle hesaplaşma imkanı sağlar.

Neticesinde Keşke denmemeli.
Acizlik!

Farkındalık olayın çözümü.

Ben farkındayım!

nimet

04 Nisan 2008

BUGÜN:)))

Hayatımın en anlamlı çiçeklerinden birini aldım. :)

Ben de yer edecek biliyorum. :)

Gayet Nimet

18 Mart 2008

ASLINDA VAR YA...

Keşke orta okulda beynimiz taze, işlenmemiş cevherken genişş bir Osmanlı Tarihinin arasına sıkıştırılmış İnkılap Tarihi dersini işlememiş olsaydık.

Leyla olduğumuz gençlik dönemlerinde slaytlarla canlandırmalar yapılsaydı.
Slaytlı gösteriler müfredatta mecburi olsaydı.
Amerikan filmlerindeki gibi abartılarak anlatılsaydı ki zaferimizin hiç abartılmasına da ihtiyacı yoktu.

Genç beyinlerimiz kahramanlıklarımızla işlenmiş olsaydı.
Bu vatanın nasıl bu hale getirildiği, yasakları, sapıklıkları zihnimizde kalmasaydı da, vatanımızı nasıl kurtardığımız, aslında tek dostumuzun kendi insanımız olduğu ve toprağımızın kutsallığı zihnimizde kalsaydı.

Bilinçlendikten sonra vatan sevgisiyle dolmasaydık da vatan sevgisiyle bilinçlenseydik.

Genç beyin işleyen GERİ BEYİNLİ insanlara fırsat vermeseydik.

Küçüklüğünüzden Çanakkale Zaferinden ne var aklınızda?
Düşmanı Anzaklarda kıstırdık. Sonra da yendik.

Kişiliğimizi kazanmanın, esaretten kurtulmanın ruhunu yaşatabildiler mi bize?

Hep zihnimde Osmanlı Tarihi var. Neydik ne olduk kısmı. Laleler, boncuklar, sapıklıklar, yasaklar. Çünkü onlar cazipti. Çünkü onlar muzır gençliğin aklında kalacak şeylerdi.

Lise de araya sıkıştırılmış İnkılap Tarihi dersine geçildi.
Zaten olgunlaşmıştık. Zaten işlenmiştik birilerince.

İnkılap Tarihi dersi kitabının son sayfalarında Atatürk'ün ölümü işlendi. Atatürk Öldü başlığını görünce ağlamıştım. Sanki eski bir dostumu yitirmiş gibi olmuştum.

Yine Lise son sınıfta ilginç sınıf arkadaşlarım vardı.
Top oynamazlardı günahtı.
İnönü, inönü savaşlarında aslında savaşmamış o hep çadırda uyumuş derlerdi. Olayı tiyatro gibi canlandırarak anlatırlardı.
Askerin birisi gelmiş "konumatım komutanım uyanın biz kazandık" demiş. Okuduğunuz kitapların hepsi yalan gerçekleri bizde var derlerdi.

Keşke Liseye gelene kadar bu hale gelmemiş olsalardı.

İyi anlatabilinseydi de rejim düşmanı kuş beyinli insanlar şimdi bu kahramanlar olmasaydı aslında şu anda kendisinin yunan veya ingiliz vs. olacağını algılayabilseydi.

Keşke....

Nimet

12 Mart 2008

ÜÇ...

Cuma günü iki saat eylemdeyim. :))

Konumum gereği katılamasamda gönlüm onlarla :)

Bi keresinde izin istemiştim mavi gözlü Başkanımdan, "eylem için izin mi alınır NİMET!" demişti :)))
Alınmaz dı ya!!! boynumuz kıldan ince Sayın Başkanım:)))

Tek bir eyleme katıldım.:))) Çok komikti. Çok eğlendim.

O yıllar genel bağırma sloganı "vur vur inlesin filan filan dinlesin" di.

Ulus'tan Kılızay'a yürüyen değişik çap ve ebattaki devlet memurlarının sesi hep aynı sesti ama sadece bizim personel "KÜMÜLATİF ARTIŞ SİZİN REAL ARTIŞ BİZİM" diye bağırdı. :)))

Kalabalığın içinde, kendi halinde, kafası karışık tek topluluk bizdik ;)))
Dosyaların içinden çıkıp geldiğimiz o kadar belliydi ki:))
Yanımdan geçen Maliye Memurlarından bi tanesi "ne diyo lan bunlar" demişti:)))))

Sonra yürüyüş yolumuzun ortasında polisler herkesi durdurdu.
Diğer memurların Kızılay meydanına gitmesine izin vermedi.

Fakat bizi aradan hemen tanıdılar :)))
Siz arka taraftan dolaşın ama sessiz olun, bağırmayın dediler. :))

Sözlerini dinledik tabi sessiz sessiz slogan attık. "Başbakan Yılmaz bizi bulamaz" :))))))))))

Güç bela ulaştık Kızılay meydanına garip sloganımızı attık. Devlet Babadan para istedik ama hazır Kızılaya gelmişken dur bi kebap yiyelim öyle gidelim deyip eylemimizi lokantada noktaladık.

Hakikaten çok eğlenmiştim:)))

Yine de Cuma günü eylemdeyim:)) Aramayın beni lütfen cevap vermiyorum:)))

NİMET

Dipnot:Yazı başlığımın konu ile bir ilgisi yok. 3 bu günlerin mübarek rakamı:)) Anladınız siz onu:)))))




09 Mart 2008

BUGÜN...

Değişik duygular içindeyim.

Çok eskilerden sevdiğim bir dostumu kaybettiğimi öğrendim.

İşin ilginç tarafı bu haberi ANKAN arkadaşım Gülen den duymam oldu. Dünya küçük şu ANKAN çok büyük diye düşündüm.

Ama şok yaşadım bir an.

Üzüldüm.
MS hastası olduğunu biliyordum ama ölümü yakıştıramadım.

Uzun zamandır aramamıştım kendisini, aramadığım için de üzüldüm. :( Hani olur ya, dur şu gün arayım olmadı bugün arayım vs. tarzı şeyler. İşte öyle bir ihmale uğradı.

Dediğim gibi çok değişik duygular içindeyim.
Böyle bi burukluk var içimde.

Gülen bana acı bir haber verdi ama başka boyuttaki hayatım üzerine konuşacağım ortak bir arkadaş bulmam dolayısıyla da mutlu oldum.

Kardeşimin ameliyat olduğunu annem bugün öğrendi. Az önce aradım henüz şoku atlatamamıştı. Üzerine bu haberi verdim bi şok daha yaşadı.

Herneyse...

Gülen bu iş burada bitmedi bilesin.

Nimet

26 Şubat 2008

Neyseeeee... :))


Şimdi uzun yolda olsaydım...
Etrafta hiç ev olmasaydı...
Ucsuz bucaksız tarlalar olsaydı...
Ne ekilmiş diye merak etseydim...
Ayçiçek tarlalarının yanından geçseydim...


Geride bıraksaydım herşeyi.

Yok duygusallıkla alakalı değil:)) Bir Orhan Gencebay şarkısı dinledim az önce :))))

Çok ilginç ama dinlerken direk bu duyguları yaşatıyor:))

Dur ben bi uzun yola gideyim havasına girdim resmen:))

Neyseee... dedim sonra:))) Resimlerle teselli buldum:))

En fazla yolun karşısındaki pazara gidebilirim:)))


Ya da şöyle yapayım dur, hafta içi ve hafta sonu gezmelerimde harcadığım yol sürelerini toplayıp kara kökünü aldımıydı bir uzun yol çıkar:)))) He he:))


Nimet

20 Şubat 2008

KOMİK ESKİLER:)

Sabah işe gelirken liseden sıra arkadaşımı gördüm.
Ben arabadaydım o karşıdan karşıya geçiyordu.
Aaaaa Nuray!! diyerek heyecanla kendisine baktım.
Kendisi de bana baktı ama bu kadın bana ne bakıyor bakışıyla tabi ki : )))

Haklı aslında, o kadar çok değişiyorum ki Büyükbabam bile beni tanımıyor. Her gittiğimde kulağına, Büyükbaba ben nimettt nimetttt diye bağırıyorum. : )))

Herneyse bugün eskilerden bahsedeceğim.
Eskilerden konuşmak zevk vermeye başlamışsa durum kritik ama yok öyle durduk yere hadi ben eskilerden yazayım demiyorum. : )
Bugün mail grubumdaki trafiğin konusu buydu da o sebeple buradayım.


Küçükken “evreşe yolları dar bana bakma benim yarim var” türküsünü ablamla benim uydurduğumuzu sanırdım : ))
Bir gün TRT de bir sanatçıyı bu şarkıyı söylerken duyunca o kadar şok olmuştum ki inanamazsınız: ))
Ama ben yine de "yok bak biz uydurmamışız zaten varmış" demedim de "biz söylerken duymuşlar demek ki bak şarkımızı çalmışlar" demiştim. : ))))

Kendi kendine yaşayan, kendi dünyası olan garip bir çocuktum. Orta okuldayden birisi bana Büyükbabamın ismini sordu. Afalladım. !!! İnanılır gibi değil ama bilmiyordum. : )) İsmi hiç lazım olmamıştı o vakte kadar. O Büyükbabaydı ama : )))

Renkli Tv lerin ilk çıktığı zamanlarda Babama alması yönünde baskılar yapardık. Babam da her seferinde “duvara asılanları çıkacak o zaman alırız” derdi.
Bu arada ilahi baba ya... : ))

Neyse İnat bu ya ileri görüşlü babam almadı renkli televizyon.
Eski püskü Saba marka bir televizyonumuz vardı.
Anteni yoktu. Hayat Ağacı dizisinin başlamasına yakın eve gelirdim.
Sandalyeyi Tv nin tam karşısına yakın mesafede koyardım.
Antenin bir ucu televizyonun arkasında bir ucu benim ağzımda olurdu. : )))) Vallahi şaka değil: )))
Kapıya bağladım olmadı. Ucuna başka bisey bağladım olmadı. Baktım benimle temas halindeyken televizyon cam gibi gösteriyor. :))
Nasıl ve ne şekilde oldu bilmiyorum ama dizi boyunca hiç istifimi bozmadan kablonun bi ucu ağzımda seyrederdim. :)) Çok net gösteriyordu ama:)))))

Fakat eve bir usta gelene kadar durumun absürtlüğünü hiç düşünmemiştim. : ))
Usta niye gelmişti bilmiyorum ama benim yaşlarımda biriydi.
İçeri girip çıkıyor işini yapıyor ama hiç umrumda değil.
Ben trans halinde anten kablomla birlikte dizimi seyrederken bi ara çocuğa gözüm çalındı. Bana uzaylıymışım gibi bakıyordu : )))

Daha anlatayım mı:)))
Bence susayım:)))

Nimet

19 Şubat 2008

DÜZELÜ BE!!!

Küçükken Annemler cemre düştü diye konuşurlardı bende her seferinde apartman komşumuz Cemile Teyzenin düştüğünü zannederdim. :))

Sabah sabah sardunya dostum "bugün ilk cemre düştü" haberini verince aha! dedim:) Cemile Teyzem düşmüş yine:))

Gelsin gelsin bahar gelsin:) içime sevinç doluyor.
Bu aralar herşeye rağmen mutluyum:)
ve hatta inatla mutluyum da diyebilirim:))

Özel hayatım aşureye döndü. Karman çorman bir görüntüsü var ama tadı güzel:)))
Bi keresinde Murat 124 arabanın arka camının tümünü kaplayacak kadar büyük puntolarla yazılmış bir yazı da "DÜZELÜ BE" yazıyordu. :)))

2008 yılının başından itibaren süregelen hastalık, hastane ve ameliyat durumları umarım artık son bulur.

Yok yok canım sıkkın değil:) Tepkisiz tepkisiz yaşıyorum:)
Ediz inanılmaz gözlerle beni takipde:)) Çok garip bir ailesiniz diyor:))

Geçenlerde annem telefon etti "ben hastayım, hastanede yatıyorum. Önemli bişey değil aman kardeşlerin duymasın!" dedi. Aman Anne geleyim Ankaraya getirelim seni dedim. "hayır hayır gerek yok bozma düzenini" dedi.

Ertesi gün Ablam aradı. "Benim bebeğimin sakat olması ihtimali varmış, aldırmak zorunda kaldık. Hastanede yatıyorum, iyiyim" !! dedi.

Sevgililer günü akşamı kardeşim aradı. "abla ben düştüm hastanedeyim beni ameliyata alacaklar buraya gel ama sakın annemlere söyleme" dedi. !
"hangi hastanedesin, geliyorum"


Telefon konuşmalarının uzadığını zannetmeyin:)) bu kadar:))
Sorun-Çözüm şeklinde gelişen anlık durumlar.

Netce itibariyle "DÜZELÜ BE" !!!!

Nimetimsi

04 Şubat 2008

HİS..


Geçenlerde Ankara’da tüm semtlerin elektriği bir anda kesildi.
İçime yangın düştü. Panik oldum.
...
“-Bir yere bomba mı atıldı acaba?
-Bomba benim kızımın okulunun civarında atılmasın sakın?
-Nazanın okulunun etrafında çalışan herhangi bir arkadaşımı arayıp sorsam mı ki?
Yok yok önce Edizi arayım dur bakalım.”

Diyerek sarıldım telefona.
Fakat sonra cep telefonları da çekmeyince “aha” dedim.
Panikle karşı odaya gittim. Endişelerimi anlattım çocuklara.
“Nimet abla iki dakka da amma da senaryolar yazdın ha” deyip güldüler.

Ama benim içimin yangını gitmedi. Bişey oldu dedim. Kızıma bişey oldu.

Sonra elektrikler geldi. Herhangi bir bomba haberi de gelmedi. Demek ki hakkaten paranoyakça düşünmüşüm diyerek teselli ettim kendimi.

Akşam nazan gelince her zamanki gibi gününün nasıl geçtiğini sordum. Konuşma şu şekilde gelişti;


-bugün başıma kötü bişey geldi anne. !
-hayırdır nazan?
-okulda elektrikler kesildi. Ben o sırada tuvaletteydim. Kapıyı açamadım. Tuvalette kilitli kaldım. (gözleri doldu, tabi benimde gözlerim doldu) İmdat kurtarın beni diye bağırdım, kapılara vurdum. Güvenlikçi amca geldi. Ben senin ayaklarını görüyorum bak kapının arkasındayım, sende benim ayaklarıma bak, korkma dedi bana. Sonra elektrikler gelene kadar kapının önünde bekledi. Çok korktum anne :’(

Kızımın sıkıntısını hissettim çok ilginç. Anne olalı 7 yıl oldu ama ben hala anne olmanın nasıl bir iç sızısı olduğunu başka başka tecrübelerle öğreniyorum.

Nimet

28 Ocak 2008

15 Tatilim:))

Yaşasın karne tatili:)))
Çok mutluyum bugün.
Neden?
Evdeyim... dışarıda kar yağıyor...keyifle kahvemi içiyorum.

Dünyalar bana bağışlanmış gibi bir havam var.

Fakat evinde acemisiyiz anacım:) Biraz uyumayı denedim olmadı. Örgü örsem dedim sarmadı. Temizlik mi yapsam dedim üşendim. Sonunda ot gibi oturmaya karar verdim.

Bugün yeşil, parlak üzerine basılmamış taze bir otum vesselam.

Nazanımın karnesi güzel. Biraz yazısı kötüymüş:) Ona da aldırdığımız yok. Mühim değil, Babasının da yazısı kötüydü zaten diyorum ben:))

Cuma günü arkadaşımın müzik dinletisine gittim. Büyülendim. Benimle konuşan ses o ses değildi. Hakikaten büyülendim.

Pazar günü ikizannem ile çarşıya çıktık. Çocuklar da yok, oh şöyle dolaşalım keyif keyif dedik ama alışverişimizi 15 dakikada bitirdik.!!

Fakat 15 dakika alışveriş yapıp 20 dakika arabamızı parkettiğimiz yeri aradık.:)))) Rezalet! Sonunda görevlilerden yardım istedik. :)) çok komik:))

Anlaşıldı ki yanımızda çocuklar olmayınca salak gibi bişey oluyoruz.:)
Yine herşeyi hızlı hızlı yapıyoruz.

Aklımız evde olunca arabayı park ettiğimiz yerin neresi olduğunu unutuyoruz.

Nimet

16 Ocak 2008

...

Bugün mail kutumu açtım, Sardunya dostum şu lafa takılmış.

"Kendinizi bulun, başka bir insanmış gibi dışarıdan kendinize bakmayı deneyin, tüm bencilliklerinizi, kızgınlığınızı, arzularınızı, kıskançlıklarınızı, önyargılarınızı atın geriye siz kalacaksınız."

Tamam dedim. Başka bir insanmış gibi dışarıdan kendime baktım.

Sadece kızgınlık ve arzu kısmı bende var. Tamam dedim ve yazıya istinaden onlardan arındım.

Eeeee... geriye ne kaldi? Benliğimi yitirdim !!!
Demek ki neymiş; her kim söylemişse bana göre değilmiş sardunyam.


Şahsen ben, yaşadığı darbelere karşı bile, öğreniyorum mantığı güderek mutlu olmayı başarabilen polyannalardan biriyim.

Gelelim 2008 yılımın başlangıç günlerine;

eh işte.
Ama mutluyum. Neyse ki arada mızırdanabileceğim dostlarım var…


Kar kış durumlarının şu ana kadar bana bir engeli olmadı. Hala yaz modunda yaşıyorum.

Colleen Mc Cullough'un “Dokunuş” adlı romanını okudum. Güzel kitaptı. Yer yer içimi daraltsa da güzeldi.

Bu aralar Sezen Aksunun da söylediği "sigaramın dumanına sarsam, saklasam seni" yi dinliyorum.
http://www.muzikcalar.org/muziklerim.asp?islem=yolla&id=5197

“Akşam vakti sardı yine hüzünler
Kalbim yangın yeri gel kurtar beni senden”


25’inde yarıyıl tatili başlıyormuş. Başlıyormuş diyorum çünkü yeni öğrendim.
Hatta mail grubundaki annelerim yazınca “aaaaa öylemi” dedim. Sardunyam cevap verdi. “nimet birde ikinci dönem var. Eğitim sekiz yıl sakın unutma!”

:)

Benim cevabım şudur; “hmmm tamam 25’inde Umut’u dinlemeye gideceğiz. Oradan aklımda kalır”

Bu arada Nazandan yeni inciler:
-Anne ben ikiz çocuk yapacağım..
-Hmm o zaman bakıcı tutmamız lazım Nazan
-yok bakıcıya gerek yok ben sana baktıracağım.
-Ama anne ben evlenmekten de vazgeçtim.
-Niye ki!
-Neyse neyse işime gelirse evlenirim sonra boşanırım.
-!

Nimet

03 Ocak 2008

2008

2006 dan 2007 yılına girerken yıllık plan proğramım tamamdı.

Büyük bir kısmını gerçekleştirdim ama esas yapmak istediklerimi yapamadım.

Mesela lisansüstü yapmak istiyordum. Ama ne sınavına çalışabildim ne de sınavına girmeye yeltendim.

Nazan doğduğundan beri sinemaya gidemedim. Çok elzem bir ihtiyaç değil ama yapamayınca yapmalıyım inadı gelir ya insanın üzerine işte öyle bir inat uğruna 2006 yılı planlarımın içinde bu da vardı. Yapabildim mi? Tabi ki hayır.

O sebeple 2008 yılı için herhangi bir plan yapmayacağım dedim ama 31/12/2008 gecesinin proğramını 1 Ocak 2008 de yaptım.

Neyse ben yine de genel olarak plan yapmayacağım.
Gerçekleştirdim/gerçekleştiremedim stresi yaşamamak için aylık planlar çerçevesinde yaşamayı düşünüyorum.

Yılbaşı gecesi dostum crescentlerdeydik. :) Eğlendik yine. Zaten 3 arkadaş bir araya gelmişsek eğlence mutlaka olacak. Crescentim ile   üniversite yıllarının disco günlerini bile yadettik.  Hala bloglaştıramadığımız Süheyla dostumu da çok özlemiştim.
Gelelim bu günlerde ne yaptığıma.
Yandaki foto son numaram:)

Halı ördüm.

Bayramda evde olacağım diyerek arife günü koştur koştur gittim iplerini aldım. O akşam başladım. Bu hafta sonu bitirdim.

Enerjimi tüketmeye ihtiyacım mı var yoksa bir problemim mi var bilmiyorum.

İkizannem beni örerken gördü. Katıla katıla güldü. Karikatür gibiymişim. :) Haklıydı ama !

Birde buraya http://www.ankaralianneler.com/ a tıklayın. :) Yeni internet sayfamız açıldı. Sağ tarafta yazarlar kısmına bakın oradayım.


Nimet