21 Kasım 2007

Bugün...

Ankarayla geldim işe.
Halkın arasına karıştım. :)

Kalabalık insan çeşitliliği arasında kendimi yalnız bir birey gibi hissetmeyi seviyorum.

Ve hatta insan selinin içinde kendimle başbaşa kalabilmek huzur veriyor bana.

Tabi toplu taşım aracıyla işe gelmenin dezavantajları da var. :)
Nedir?
İşyerinden birileriyle karşılaşma riski...
Neden risk?
Çünkü sohbet etmek istemediğin ve işyerindeki durumlar dışında hiçbir ortak noktanın bulunmadığı bir takım insanla beraber işyerine kadar yürüyerek geyik muhabbeti yapma zorunluluğun var.

"Başkan kim olacak" sorusundan iğreniyorum artık.
Nerden bileyim yahu. Bilecek statüde bir insan olsaydım makam arabam olurdu ne işim vardı Ankarayda.:)

Bu hafta zor geçecek gibi hayırlısı bakalım....

NİMET


Hemşerim burada hüzünlenmek yasaktır!!

Dayımların duvarında Şeref Ruhi Aydın eliyle tahtaya işlenmiş bir yazı:
"Hemşerim Burada Hüzünlenmek Yasaktır!"
Ne zaman hüzünlenesim gelse hemen o tahta gözümün önüne gelir.
Buraya yazı yazarken kederliysem kendimi yine bu sözü tekrar eder buluyorum her zaman.
Bu aralar içimi yakan kederim var. Hal böyle olunca eski mesleğimin gereklerine istinaden yeni tabloma başladım. Peşini bırakmam yakında tamamlarım kendisini. :)

Herneyse....
Normal Nimete döneyim ben:))

Bu cuma kızım ilk karnesini aldı. :))) Gülüyorum çünkü bunda da başarısız oldum:))

Cumartesi günü nazanın okuluna mecburi drama dersleri koydular.
Anne kız güzelce hazırlandık okula gittik. Güzelce hazırlandık çünkü drama dersinden sonra bir partiye gideceğiz.
Okulun bahçesinde güneşe karşı abartı kokoşluğumla oturdum. Diğer anneler evlerinden çıkıp gelmiş, belki de olması gerektiği gibi eşofmanlı, klasik, normal bir halde yanıma geldiler.
Okula da fazla gelemiyorum ya, o sebeple çoğu da ilk defa görüyor beni.

Annelerden birisi nazanın karnesini sordu. Bendeki tepki şu:
"Ayyyyyyy inanmıyorum yaaaaaa!!!!! ben karneye bakmayı unuttummm!!" :)))))

O anda; giyinmiş süslenmiş, saçlar yapılı, iki yıldır kızı okulda ama toplasan üç kere okula gelmiş, üstelik çocuk ilk karnesini almış fakat bakmayı unutmuş bir anneye bakışlarını görmeliydiniz. :))

Canım geçen hafta veli toplantısı vardı. Duyacağımızı duymuştuk zaten orada.
Karnesi de ona paraleldi. Bakmayı unuttum yapacak bişey yok:))
Belki de A4 kağıda basılı karneye alışkın olmadığımız içindir. Bize ille de ön kapağında Atatürk resmi olan iki kapaklı karton karne olmalı. Alışmamışız A4 kağıda. Hepsi onun suçuydu.

Nimet
Vallahi Anne

17 Kasım 2007

Özledim...



Dokunsan yıkılacak olan o evi...

Bahçesinde ısrarla piknik yapmayı...
Meyve kasası masayı...

Toprağını...

Yıldızını...

YALNIZLIĞINI...

Özledim...

NİMET...


11 Kasım 2007

Dost Bahçesinin Meyvesi




Cumartesi günümün kapanışını dost bahçesinin meyvesiyle yaptım.

Ayıklarken her yanımı benek benek nar suyu yapsa da, herhalde cilde iyi gelir canım tesellisiyle günümün güzelliğinin sarhoşluğu içinde boşverdim gitti zaten:) .

Ayşegülün benim kazağımın üzerinde yaptığı krepin yanına biraz da nar suyu eklendi. :)

Kırmızı beneklerim, iğrenç kıyafetim ve yüzümde salak bir tebessümle gece 2 ye kadar oturup nar yedim. :)

Cumartesi akşamı her biri kendi çapında ayrı bir çatlak olan otuz yaş üstü beş çıtır arkadaşımla birlikteydim. :))

Tarifi zor ama şöyle söyleyebilirim; çocukları şaşırtıp annelerine ağzı bir karış açık baktırtacak kadar çılgın, komik ve hareketli bir akşam yaşadım.

Sadece pazar günü sabahları keyifle oturup çayımı yudumlayabildiğim penceremde, geçen haftanın muhesebesini, gelecek haftanın planlarını yaparım.

Bu hafta iyiydi hemde çok iyi. :)

Salı öğlen süperdi.:)

Öğretmeninin kızım için söyledikleri gurur vericiydi. Okumayı öğrenmiş olması tuzu biberiydi.:)

Sarı uzun saç peruk, halay, krep, Adanalı sahibimiz nokta vuruşuydu.

Bitişi bir tabak nardı...

Nimetim


DİPNOT: Ankara da olup ta hamile olan anneler...
Anne olup ta yavrusu 1-5 yaş arası olanlar. Sizi 18 Kasım 2007 Pazar günü Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezine bekliyoruz.

07 Kasım 2007

Aldım Başımı Gidiyorum....

Ben bu dünyadan
Dosttan düşmandan
Aldım payımı gidiyorum
Günahlarımla sevaplarımla
Aldım başımı gidiyorum..

Gitgide yüreğime ince bir sızı girse
Gizli bir ateş beni yaksa da

Gidiyorum...


Son zamanlarımın şarkısı bu ...
Devamlı söylüyorum.
Devamlı dinliyorum.

Alıyım başımı gideyim İstanbula demiştim ama:) olmadı...
İzin alayım evde oturayım resim yapayım istedim ama Başkan izin vermedi. :( Aslında o da haklı tabi gündem dışı izin olacaktı ama... ama işte..:))

Yağmur yağış, hastalık sağlık durumları dışında genel olarak pek keyfim yerinde:))
Bu aralar hayatım ekşın dolu:))
Hafta sonları zaten dolu proğramlarıma hafta içlerini de ekledim.
Her boş vaktimde veya her fırsatta arkadaşlarımla buluşur oldum. :))
Bunda sanırım Nazanın büyümüş olmasının da payı var.
Çoğu zaman gittiğim yerlere onu da sürüklüyorum sonra da acaba kötü annemiyim ben triplerine giriyorum ama ne alaka yani. Nazan da memnun halinden:))

Bu arada kızım da ayrı bir hikaye:)
Geçenlerde anne havamla!!! Nazan ellerini yıka dedim. Uyuşuk uyuşuk kalktı ellerini kolonyaladı oturdu.
Şimdi öyle yapınca yıkamış mı oluyorsun nazan dedim. Yine uyuşuk uyuşuk "benim dünyama hoşgeldin anne" !!! dedi ve olayı bitirdi :))
Ben öyle bön bön baktım çocuğa:)))

Ekim ayında en çok kullandığım kelime "BOŞVER" oldu. :)) Kasım ayında en çok kullanacağım kelime "NEYSE" olacak gibi:))

Sardunyamı özledim birde. Sırf senin için bir gün izin alacağım sardunyam:)


Dipnot: Karşı odamın mesai arkadaşı, yalnız duvarlarımın sohbet kuşu, yazılarımın sıkı takipçisi Gülistan Hanımım:) Seni mutlu görmek çok güzel. :))